Kayıtlar

ÖNE ÇIKAN YAYIN

SAKARYA NEHRİNDE BOĞULAN HAYALLER

SAKARYA NEHRİNDE BOĞULAN HAYALLER Hiç kuşkusuz Milli Mücadele döneminin en önemli savaşı, Sakarya Meydan Muharebesidir. 23 Ağustos 1921’de başlayan ve 13 Eylül 1921’de sona eren bu savaşı kazanmakla hem onurlu bir yurttaş olarak cumhuriyete hem de yurttaşlığımıza saygı duyan özgür bir ülkeye kavuştuk. TBMM başkanı ve Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Kütahya ve Eskişehir Muharebelerinde alınan yenilginin ardından büyük bir cesaretle ordumuzun Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilmesini istemişti. Bu kararında çok haklıydı. Henüz tam olarak kurulmamış bir ordunun başarıya ulaşması için hazırlanması gerekliydi. Bu nedenle stratejik geri çekilme, yerinde bir karardı. Nitekim öngörüsü sonuç vermiştir. Yunanistan’ın Küçük Asya Ordusu, yirmi iki gün yirmi iki gece aralıksız devam eden büyük ve kanlı savaşın sonunda bozguna uğratılmıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın taarruz planına göre Yunan işgal kuvvetleri, bozkırın ortasına çekilerek destekten uzaklaştırılacak ve taktik muharebelerle yıpratılacaktır.

AYDIN KUVAYI MİLLİYE CEPHESİ

AYDIN KUVAYI MİLLİYE CEPHESİ 15 Mayıs 1919’da İzmir’de karaya ayak basan Yunan işgal kuvvetlerine ilk darbeyi, İttihat ve Terakki Partisi’nin balkanlardaki vurucu gücü “Hasan Tahsin” kod adlı Nevres Bey indirmişti. 27 Mayıs 1919’da Aydın’a vardıklarında Umur Bey’in torunu efelerle karşılaşmışlar, baskın üstüne baskın yiyip oldukları yerde mıhlanmışlardı. Kurtuluş Savaşı’na katılan efeler kimdi? Neden Kuvayı Milliye’nin askeri olmuşlardı? İrdeleyelim. Büyük savaşın ardından, Osmanlı İmparatorluğu harabeye dönmüş, ekonomisi çökmüş, huzur ve güven ortamı bozulmuş, yabancı güçler topraklarının kontrolünü ele geçirmek için yarışa girmişti. Ancak cesur ve kararlı bir grup insan Mustafa Kemal Paşa’nın ulusal bilincin uyandırılmasını ve halkın işgallere karşı tepki göstermesini bildiren 28 Mayıs 1919 tarihli Havza Genelgesiyle vatanlarını korumak için ayağa kalkmıştır. Yunan boyunduruğu altında girmek istemeyen özgürlük ve vatan sevdalısı efeler de Kuvayı Milliye temsilcileriyle anlaşmış,

İŞGALDEN KURTULUŞA BÜYÜK TAARRUZ

İŞGALDEN KURTULUŞA BÜYÜK TAARRUZ Mustafa Kemal Paşa, Yunan ordusuna son darbeyi indirmek amacıyla 20 Ağustos 1922’de Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ile birlikte kimseye belli etmeden Ankara’dan Akşehir’e giderek Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ve diğer komutanlarla Büyük Taarruz planlarını gözden geçirmiştir. 22 Ağustos’ta üs bölgesindeki çadır karargahındayken başyaveri Salih Bozok’tan beklediği önemli haberi almıştır. “Doğu ve güney cephelerinden Batı Cephesine kaydırılan birlikler, gece yürüyüşünü tamamlamış, kaydedilen bölgelere yığınaklanmıştılar”. Bu gelişme üzerine denetim bahanesiyle 24 Ağustos’ta Şuhut’a geçmiş, kurmaylarıyla birlikte geç saatlere kadar durum değerlendirmesi yaptıktan sonra kesin kararını vermiştir. Yunan ordusu, Afyon ve Kocatepe arasında kalan 25 km. genişliğindeki bir hat üzerinden çok hızlı ve çok sert bir şekilde vurulacaktır. 26 Ağustos günü sabahın ilk ışıklarında başlatılacak taarruz, düşman yok edilinceye kadar sürecektir. Bu arada Denizli ve Saray

ATÇALI KEL MEHMET EFE

ATÇALI KEL MEHMET EFE AYAKLANMASI 19. yüzyıl Osmanlı tarihinin en çalkantılı dönemiydi. Bütün olumsuz yönleriyle beraber süregelen savaşlar toprak düzeninin bozulmasına yol açmış, haksız vergilerden kaynaklanan isyanları tetiklemiştir. Bu ayaklanmalara önemli örneklerden biri de Atçalı Kel Mehmet Efe liderliğinde Aydın’da meydana gelen isyandır. Atçalı Kel Mehmet, Nazilli’nin Arpaz Köyünde 1802’de dünyaya gelmiş fakir bir ailenin çocuğuydu. Babasının genç yaşta ölmesi üzerine dokuz yaşında yetim kalmış, dul annesiyle beraber bir akrabasının bulunduğu Atça Köyüne yerleşerek susuz, kuru ve çatlamış topraktan kıt kanaat geçinmişlerdir. Annesinin vefatından sonra Arpaz’a geri dönmüş, bölgenin sipahisi (ayan), Arpazlı beyin kalesinde ırgatlık yapmıştır. 1826’da ülkenin idari yapısı değiştirilerek eyaletlerin yerine vilayetler kurulmuş, vilayetlerin yöneticiliğine merkezden vali paşaların atanması uygun görülmüştü. Ancak Aydın vilayetine atanan İzmir Muhafızı Hasan Paşa, yol güvenliği sor

1912-1913 BALKAN SAVAŞLARI

BALKAN SAVAŞLARI Kendi çağına ayak uydurmakta zorlanan çok uluslu, çok kültürlü ve çok dinli Osmanlı’nın ekonomik düzeni bozulmuş, milliyetçilik akımları, azınlık isyanları ve az gelişmişliğin tetiklediği darbeler ile kaybedilen savaşların etkisinde askeri düzeni iyice zayıflamıştır. Bütün bu olumsuzlukların yanı sıra kontrol ettiği petrol sahaları; dıştan yanmalı buharlı makinaların yerini, termik motorların almasıyla, Fransa, Almanya, İtalya, İngiltere ve Rusya’nın nihai hedefi olmuştur. Bu ülkeler, dünya petrol rezervinin yarısından çoğunu barındıran toprakların sahibi Osmanlı’nın arazilerini gizli antlaşmalarla paylaşmış, emperyal emellerini gerçekleştirmek amacıyla harekete geçmiştir. Fransa; Cezayir ve Tunus’u, İngiltere; Kıbrıs ve Mısır’ı, Rusya; Kırım, Kafkasya, Hazar ve Aras’ın doğusundaki vilayetleri işgal etmiş, İtalya ise Trablusgarp ve Ege Adalarına asker çıkartarak Osmanlı’ya savaş açmıştır. 16 Ekim 1911’de Trablusgarp cephesinde İtalyanlarla başlayan savaş; Adriyatik v

AYDIN EMNİYETİNDEKİ FETULLAHÇI POLİSLER

AYDIN EMNİYETİNDEKİ FETULLAHÇI POLİS MÜRİTLER 1980 askeri darbesinden sonra anayasal düzene geçişle birlikte siyasi partiler kurulmuş, meclis açılmış, seçimler yapılmıştı. Bu topraklarda yüzyıllardır var olan tarikat ve cemaatlerde boş durmamış, cumhuriyetle birlikte zayıflayan gerçekliklerini savunmak ve devleti ele geçirmek üzere hareketlenmiştir. Bu dini yapılar arasında bulunan ve İslam’a hizmetkar cemaat görüntüsü vermeye özen gösteren, gerçekteyse dini kavram ve değerleri kendi çıkarları doğrultusunda biçimlendiren Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ/PDY) de boş durmamış, siyasi partilerin yönetimlerine sızmış, mürit ve yandaşlarını kamu kurumlarına yerleştirerek bürokratik ve siyasi güç kazanmıştır. Ekonomik gücünü ise inşaat, gıda, turizm, dış ticaret, tekstil, kimya, teknoloji, elektronik, finans, bankacılık, madencilik, enerji, doğalgaz, makine, medikal, yayıncılık, matbaacılık, yapımcılık, basın, TV, film, müzik gibi hemen her alanda kurduğu şirketlerden kazanmıştır. Ayrıca gerek

1913 BABIALİ BASKINI

BABIALİ BASKINI Babıali baskını yakın tarihimizin en önemli siyasi olaylarından birisidir. Balkan Savaşları yenilgisi üzerine Batı Trakya’nın Bulgaristan’a teslim edilmesi nedeniyle 23 Ocak 1913 tarihinde Enver Paşa ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilmiştir. Baskınla hükümet kanlı bir şekilde devrilmiş, İttihat ve Terakki Partisi hükümeti iktidara gelmiş, Edirne vilayeti geri alınmıştır.[1] Osmanlı Devleti’nden ayrılarak bağımsızlık ilan eden Balkan devletleri, aralarındaki mezhep kavgasına son vererek modern ve güçlü silahlarla teçhiz edilmiş 700 bin kişilik Balkan Ordusu kurmuş, Düveli Muazzama’nın verdiği destekle 8 Ekim 1912’de Osmanlı’ya savaş açmıştır. Tarihçilerin “Birinci Balkan Harbi” ismiyle andığı savaşın sonunda Osmanlı ordusu, iki cephede ve denizde hezimete uğratılmış, Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan, Karadağ ve Romanya; Batı Trakya topraklarını teslim almıştır. Bu kadarla yetinmeyen Bulgaristan, Edirne’yi zapt ederek Çatalca’ya kadar ilerlemiştir.[2] Bu gelişme

93 HARBİ OSMANLI - RUS SAVAŞI (1877)

BALKAN SAVAŞLARI Kendi çağına ayak uydurmakta zorlanan çok uluslu, çok kültürlü ve çok dinli Osmanlı’nın ekonomik düzeni bozulmuş, milliyetçilik akımları, azınlık isyanları ve az gelişmişliğin tetiklediği darbeler ile kaybedilen savaşların etkisinde askeri düzeni iyice zayıflamıştır. Bütün bu olumsuzlukların yanı sıra kontrol ettiği petrol sahaları; dıştan yanmalı buharlı makinaların yerini, termik motorların almasıyla, Fransa, Almanya, İtalya, İngiltere ve Rusya’nın nihai hedefi olmuştur. Bu ülkeler, dünya petrol rezervinin yarısından çoğunu barındıran toprakların sahibi Osmanlı’nın arazilerini gizli antlaşmalarla paylaşmış, emperyal emellerini gerçekleştirmek amacıyla harekete geçmiştir. Fransa; Cezayir ve Tunus’u, İngiltere; Kıbrıs ve Mısır’ı, Rusya; Kırım, Kafkasya, Hazar ve Aras’ın doğusundaki vilayetleri işgal etmiş, İtalya ise Trablusgarp ve Ege Adalarına asker çıkartarak Osmanlı’ya savaş açmıştır. 16 Ekim 1911’de Trablusgarp cephesinde İtalyanlarla başlayan savaş; Adriyatik ve

KERİMOĞLU EYÜP EFE

KERİMOĞLU EYÜP EFE VE KERİMOĞLU ZEYBEĞİ Her zeybeğin bir öyküsü vardır. O öyküler ki umutsuz ve acımasız bir hayatın satır aralığından süzülerek sanata dönüşmüştür. Kerimoğlu Eyüp’ün öyküsü de böyledir. Yöre halkının sevdiği, koruyup kolladığı 19 yaşındaki genç efe, uykusunda vurularak öldürülmüş, yakılan ağıtların duygu yüklü dizelerinde yaşatılmıştır. Kerimoğlu Eyüp tütüncülükten kıt kanaat geçinen, ağır vergiler altında ezilen fakir bir ailenin çocuğuydu. Muğla’nın Yeşilyurt köyünde 1882’de doğmuş, küçük yaşta yetim kalmış, annesi Hatice tarafından büyütülmüştü. Kardeşleriyle yokluk içinde, devletten en ufak bir yardım görmeden hayata tutunurken her kıygın köylü gibi tütün kaçakçılığı (Ayıngacılık) işine karışmış, kimi zaman tütün rejisinin ayrıcalıklarını koruyan bekçi ve zaptiyeye karşı koymuşlardır. Ailenin büyük evladı Kerimoğlu Hüseyin, reji imtiyazlarını eleştirdiğinden 1900’de yakalanmış, şeriye mahkemesinde görevli kadı naibi kararıyla tutuklanara

ATATÜRK'ÜN AYDIN ZİYARETİ ANISINA

HOŞ GELDİN BÜYÜK GAZİ Gerçek şu ki! Çanakkale Muharebeleri ve Kurtuluş Savaşı kahramanı Mustafa Kemal Atatürk, bilinçle “adım adım” kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik devrimlerle taçlandırmıştır. Eserlerini yerinde görmek, gerçek amacına ulaşıp ulaşmadığını denetlemek için yurtiçi gezilerine çıkmış, 3 Şubat 1931 Salı günü Aydın’a gelerek bir dizi ziyaret ve incelemeler yapmıştır. Bu yazıda 93 yıl önce Aydın’a gelen Atamızın ziyaretlerini değil eşitlik ve akılcılık karşıtlarının Cumhuriyet’e ve Atatürk’e niçin saldırdıklarını yazacağım.[1], [2] Cumhuriyetle bir kişiye “tebaa” olmaktan kurtarılan halk, ülkeyi yönetecek tek ve üstün bir siyasi güç konumuna ulaşmıştır. Şöyleki, Kanun önünde herkes eşit kılınmış, hiç kimseye ve sınıfa ayrıcalık tanınmamıştır. Bağımsız yargı kuruluşlarıyla hukukun birliği ve üstünlüğü sağlanmış, şeriye mahkemeleri kapatılmıştır. Yabancılara tanınan hak ayrıcalıklar (Galatı Meşhur) kaldırılmıştır. Enerji ve maden ruhsatl

19 MAYIS 1919

ATATÜRK 19 MAYIS 1919’A KADAR GEÇEN BİR YIL İÇİNDE NELER YAŞADI? Tarihimizin en önemli dönüm noktalarından birisi de şüphesiz 19 Mayıs 1919’dur. Bu yazımızda Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı olan Samsun’a gelişinden bir yıl geriye gidecek ve 16 Mayıs 1919’a kadar yaşanan olaylar üzerinde duracağız. Mustafa Kemal Paşa, I.Dünya Savaşı’nın Çanakkale cephesinde kazanılan zaferin baş mimarıydı. Edirne, Diyarbakır ve Filistin’deki komutanlık görevlerinden sonra İstanbul’a gelmiş, padişah Reşat’ın hastalığı nedeniyle gidemediği Almanya seyahatine veliaht Vahdettin’le birlikte çıkmış, beş hafta süren ziyaretin sonunda 5 Ocak 1918’de İstanbul’a dönmüştür. 1914’te başlayan büyük savaşın sonlarıydı. Filistin Cephesi ve Yıldırım Orduları Grup Komutanı General Falkenhayn, İngiliz ordusu ve Arap kabilelere karşı büyük kayıplar verdiğinden 25 Şubat 1918’de komutanlıktan istifa etmiş, yerine General Liman Von Sanders getirilmişti. Almanya seyahatinden dönen Mustafa Kemal Paşa da Sina, Filis

SAKARYA ZAFERİNİN SONUÇLARI (13 EYLÜL 1921)

SAKARYA ZAFERİ’NİN SONUÇLARI Mustafa Kemal Paşa, 23 Ağustos 1921’de başlayan ve 13 Eylül 1921’de sonlanan Sakarya Meydan Muharebesinde büyük bir zafere imza atmıştır. Türk tarihinin en önemli muharebelerinden birisi olan bu savaş; 100 km uzunluğunda bir alanda 22 gün 22 gece sürmüş, sonuçlarıyla bağımsızlığın kazanılması ve ülke geleceğinin belirlenmesinde önemli etkiler yaratmıştır. Kütahya-Eskişehir Muharebeleri yenilgisiyle saygınlığı sarsılan ordumuz, 1683’te Viyana’da başlayan toprak kaybına son vererek güven tazelemiştir. 19 Eylül 1921’de toplanan TBMM, Mustafa Kemal Paşa’nın başkomutanlık görevini süresiz uzatmış, gazilik unvanı ve mareşallik rütbesi vermiştir.[1],[2] İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan’ın kurduğu askeri bloğun dağılmasına neden olmuştur. TBMM ile Fransa arasında Ankara Anlaşması imzalanmış, Hatay-İskenderun dışında bugünkü güney sınırımız tanınmıştır. İtalyan hükümeti, TBMM’yi ve Misakı Milliyi tanımış, işgal ettikleri topraklardan çekilerek Anadolu’dan a

SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ (23 AĞUSTOS - 13 EYLÜL 1921)

SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ (23 AĞUSTOS - 13 EYLÜL 1921) Yunanistan, İzmir’i işgal ettiği 15 Mayıs 1919’dan itibaren büyük Yunanistan düşüncesi (Megali İdea)’ni hayata geçirmek için harekete geçmiş, Batı Ege’den Bursa’ya, Kütahya ve Eskişehir’den Uşak ve Afyon’a kadar geniş bir bölgede hakimiyet kurmuştur. Son olarak tek engel gördüğü Mustafa Kemal’i etkisiz hale getirmek amacıyla Ankara’yı hedeflemiştir. Mustafa Kemal Paşa, Kütahya ve Eskişehir cephelerinde dağılan Türk ordusuna komuta etmek üzere 5 Ağustos 1921’de TBMM’den “Başkomutan” yetkisi almış, seferberlik ilan ederek Tekalif-i Milliye emirlerini yayınlamıştır. 12 Ağustos 1921’de Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak Paşayla beraber Polatlı Alagöz karargahına giderek, ordunun Sakarya Nehri’nin doğusunda ve yaklaşık 100 km’lik bir alanda yeniden konuşlandırılmasını istemiştir. Bu strateji, TBMM’de “geri çekilmek”, “kaçmak” anlamında değerlendirilmiş ve tartışmalara yol açmıştır.[1] Yunan kuvvetlerinin 14 Ağustos 1921 günü saat 05.00

1919 MİLLİ MÜCADELEDE AYDIN SAVUNMASI

MİLLİ MÜCADELEDE AYDIN SAVUNMASI Batı Ege’de zulme ve zorbalara başkaldırıp dağlara yerleşen Zeybekler, Yunan işgaline direnerek zafere eşsiz bir katkı sağlamışlardı. Bu bakımdan Aydınlı Yörük Ali Efe'nin, Demirci Mehmet Efe’nin ve kızanların destansı kahramanlıklarını unutamayız. Bu yazımızda Aydınlı Efelerin Kuvayı Milliye Kuvvetleriyle birlikte Aydın’ı nasıl savunduklarını ve Kurtuluş Savaşına sağladıkları katkıyı açıklayacağız. Birinci Dünya Savaşının üstün devletleri, 18 Ocak 1919’da Paris’te düzenledikleri konferansta, Trakya ve Anadolu'yu kendi mülkleriymiş gibi paylaşırken İzmir’i, Yunanistan’a bırakmışlardı. Bu haberi duyunca sandalyesinden fırlayan Yunanistan Başbakanı Venizelos, Batı Ege topraklarının ülkesinin doğal bir parçası (Megali İdea) olduğunu, Osmanlı tebaası Rumlara özgürlük tanıyacağını, Batı Ege’de asayişin sağlanması için askeri bir harekat gerçekleştireceğinin ipuçlarını vermişti. Damat Ferit’in kurduğu Heyeti Nasiha (Akiller) Üyeleri, Aydın vilayet m

BÜYÜK TAARRUZ VE BAŞKOMUTANLIK MEYDAN MUHAREBESİ (26-30 AĞUSTOS 1922)

30 AĞUSTOS BÜYÜK TAARRUZ VE BAŞKOMUTANLIK MEYDAN MUHAREBESİ Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Sakarya Meydan Muharebesi’ni kazandıktan sonra kesin bir zafere ulaşmak için ordunun savaş kabiliyetini artıran taarruz planı geliştirmiştir. TBMM’nin de dahi olduğu bu çalışmalar kapsamında seferberlik ilan edilmiş, bütün kaynaklar yeni kurulan ordunun emrine verilmiş, komutanlıklara atamalar yapılmıştır.[1] Böylece ordunun asker, silah ve mühimmatı ile malzeme eksiği giderilmiştir. Farklı cephelerdeki savaş topları, Akşehir’de toplanarak sertifikasyon ve atış cetvelleri hazırlanmıştır. Askerlere silah ve savaş eğitimi verilmiştir. Atölyelerde silah ve cephane, koşum takımı, nal ve kılıç gibi malzemeler üretilmiştir. Uluslararası düzeyde ayni ve nakdi yardımlar temin edilmiş, diplomatik destek sağlanmıştır. Bu çalışmaların bir kısmını aşağıdaki şekilde açıklayabiliriz. Sovyet Rusya, Azerbaycan ve Hindistan ile kurulan ilişkiler sayesinde silah, giyecek, gıda ve sağlık yardımı alınmıştır. İngili

EMİR TİMUR

EMİR TİMUR Emir Timur tıpkı Büyük İskender, Hannibal, Julius Sezar ve Cengiz Han gibi dünya tarihine yön veren komutanlardan birisidir. Çağatay tahtına çıktığı 1370’ten ölümüne kadar 35 yıl zaferden zafere koşmuştur. Hiç yenilgi yüzü görmeden Türkistan ve Maveraünnehir’de, Hindistan ve Harzem’de, Horasan ve Azerbaycan’da, Deşti Kıpçak ve Kafkasya’da, Orta Doğu ve Anadolu’da hâkimiyet kurmuştur. Batı seferlerinden sonra altın çağını yaşayan komşusu Çin’e sefer düzenlemişse de yoldayken ölerek yeni bir dönemi başlatmıştır.[1] Emir Timur, Çağatay Hanlığı yönetimindeki Türkistan’da 9 Nisan 1336’da doğmuştur. Doğum yeri, Semerkant’ın Keş Kasabasıdır. Babası Çağatay Hanlığı boy beylerinden Özbek Türkü Turagay, annesi Tekine hatundur. Ana dili Doğu Türkçesidir. Özbek, Uygur ve Çinli Alimlerinden din, tarih, felsefe, coğrafya, matematik, gökbilim, tıp ve diğer ilimleri tahsil ederek kariyer basamaklarında hızla yükselmiştir. Genç yaşında katıldığı savaşlar sırasında bir ayağı topal ve bir el

1915 ÇANAKKALE ZAFERİ

ÇANAKKALE ZAFERİ 108 yıl önce İngiliz donanmasını Çanakkale’de Boğaz sularına gömdüğümüz günün yıl dönümünü kutluyoruz. 1914 yılı kasım ayı sonlarında Çanakkale Boğazı önlerine demirleyen İngiliz donanması, boğazın girişi ve iki kıyısındaki Türk mevzilerini uzun menzilli toplarıyla ateş altına almıştı. Tabya ve bataryalarımızı susturduktan sonra Marmara denizine dolduracağı gemilerle Beşiktaş İskelesinden karaya çıkarak başkent İstanbul’u ele geçireceklerdi. Fakat İngilizlerin denizde ve su altında, karada ve havada günlerce süren her saldırısı başarısızlıkla sonuçlanmış, ağır kayıplar verdikleri için geri çekilmiştir.[1] İngilizlerin deniz gücü; 6 zırhlı, 4 kruvazör, 14 destroyer, 21 mayın tarama gemisi, otuzdan fazla bot, muhrip ve gambot ile çeşitli destek gemileri yanı sıra 7 denizaltıydı. Hava gücü ise 50’ye yakın uçaktan oluşuyordu. Osmanlı Devleti ise 4 mil uzunluğunda ve 1 mil genişliğindeki Boğaz çevresinde 5.Ordu’ya bağlı kuvvetlerle savunma yapmıştır. Hava gücü olarak Almanl

ANAFARTALAR ZAFERİ (10 AĞUSTOS 1915)

ANAFARTALAR ZAFERİNİN 108.YILI VE MUSTAFA KEMAL Mustafa Kemal Atatürk’ü Türk ve dünya tarihinde onurlu bir konuma getiren Anafartalar Zaferi’nin 108. yıl dönümünü kutluyoruz. Tarihin bu anında İngiliz savaş gemileri 1914 yılı sonunda geldiği Çanakkale Boğazı’nın girişini uzun menzilli toplarıyla bombalamış, onlarca kez geçmeye çalışmış, ancak Türk topçusunun her defasında isabetli atışlarıyla geri çekilmiştir. 18 Mart 1915’te yeniden olanca gücüyle saldırmıştır. Nusret'in döşediği mayınlar işe yaramış, armadasının en büyük iki gemisi batırılınca Ege açıklarına dümen kırmıştır. Ancak Boğazları, İstanbul ve Karadeniz’i fethetme hedefinden vazgeçmemiştir. 25 Nisan 1915’te Boğaz’ın her iki yakasına asker çıkartarak Türk tahkimat ve bataryalarına saldırmıştır. 19’uncu Tümen Komutanı Mustafa Kemal, saldırıyı duyar duymaz 57’nci Piyade Alayı ile Kemalyeri’ne gelerek komutayı devralmış, Seddülbahir, Arıburnu ve üç cephede daha çarpışarak savaşın seyrini değiştirmiştir.[1] Mustafa Kemal’i