Kayıtlar

ÖNE ÇIKAN YAYIN

KIBRIS BARIŞ HAREKATI: BİR MİLLETİN SESSİZ ÇIĞLIĞI

KIBRIS BARIŞ HAREKATI: BİR MİLLETİN SESSİZ ÇIĞLIĞI 20 Temmuz… Takvim yaprakları bu tarihi her yıl aynı çığlıkla açar: “Unutma!” Kıbrıs Barış Harekatı sadece askeri bir harekat değil, Susturulmuş bir halkın yeniden dirilişidir. Kıbrıs Türkleri için varoluş, Türk milleti için onur ve insanlık meselesidir. Kıbrıs’ın kaderi, 1571’de Osmanlı’nın adayı fethetmesiyle değişmiş, üç asır süren barış ve huzurun ardından 1878’de İngiliz yönetimine geçmesiyle belirsizliğe sürüklenmişti. 20. yüzyılda emperyalist çıkarların oyun sahasına dönüşen Kıbrıs, EOKA terör örgütünün silahlı eylemleri ve Rum kesiminin “Enosis” hayali doğrultusunda kana bulanmıştı. Evet! EOKA; terörün karanlık yüzüydü. Kıbrıslı Türkleri vahşice katlederken BM, ABD, Avrupa, İslam ülkeleri ve insan hakları savunucuları bu sistematik şiddete sessiz kalmıştı. Buna rağmen Türkiye, 1963’teki “Kanlı Noel” olaylarında bile sabırla diplomasiye sarılmış, insanlığın vicdanına sığınmıştı. Ne yazık ki bazen adalet gecikir. Ama sabır, bir y...

KIBRIS BARIŞ HAREKATI’NIN TARİHSEL ARKA PLANI GELİŞİMİ VE SONUÇLARI

Kıbrıs Barış Harekatı’nın Tarihsel Arka Planı, Gelişimi ve Sonuçları Giriş: Kıbrıs Adası, Doğu Akdeniz’deki stratejik konumu nedeniyle yüzyıllar boyunca siyasi, askeri ve ekonomik açıdan önemli bir bölge olmuştur. 1571 yılında Osmanlı Devleti tarafından fethedilen ada, 307 yıl Osmanlı egemenliği altında kalmış ve bu süre zarfında hem idari hem de demografik olarak çeşitli değişimlere sahne olmuştur. Ancak 19. yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı'nın zayıflamasıyla birlikte önce geçici olarak sonra kalıcı bir şekilde İngiliz egemenliğine geçmiştir. Bu egemenlik döneminde, Rumların adayı Yunanistan ile birleştirmeyi hedefleyen 'Enosis' hareketi doğrultusunda yürüttükleri faaliyetler, Kıbrıs Türkleri ile Rumlar arasında geri dönülmez bir ayrışmaya yol açmış; İngiltere ise bu ayrışmayı bir fırsat olarak değerlendirmiştir. Bu makalede Kıbrıs meselesinin tarihsel arka planı, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’na giden süreç ve harekatın siyasi, toplumsal ve uluslararası etkileri ele alınac...

ANADOLU’DA İSYANLAR VE TOPLUMSAL HAREKETLER

ANADOLU’DA İSYANLAR VE TOPLUMSAL HAREKETLER Anadolu’daki isyanlar ve sosyoekonomik temelli toplumsal hareketlerden bir kısmını ele aldığımız bu çalışmada, isyan olgusunun çok boyutlu doğası ortaya konmakta; bu hareketlerin yalnızca tarihi olaylar değil, aynı zamanda toplumun yapısal dönüşümünü yansıtan dinamikler olduğu vurgulanmaktadır. Anadolu topraklarında 13. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar yaşanan isyanlar ve toplumsal hareketler, yalnızca yerel ölçekli ayaklanmalar olarak değerlendirilmemelidir. Bu olaylar, dönemin sosyal, ekonomik ve siyasal yapısındaki derin değişimlerin ve yapısal sorunların yansımalarıdır. Özellikle Türkmen toplulukların öncülüğünde gelişen bu hareketler; merkezi otoritenin zayıflaması, ağırlaşan ekonomik koşullar ve yaygın toplumsal huzursuzlukların etkisiyle ortaya çıkmıştır. Bu isyanlar, çoğu zaman yalnızca devlet düzenine karşı bir başkaldırı değil; halkın temel ihtiyaçlarını, adalet taleplerini ve yapısal reform beklentilerini dile getirdiği tepkiler olarak ...

ANADOLU MEDRESELERİ’NDEN DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI’NA DİN EĞİTİMİ

ANADOLU MEDRESELERİ’NDEN DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI’NA Türklerin 11. yüzyıldan itibaren Anadolu’ya yerleşmeleriyle birlikte medreseler, sadece birer eğitim kurumu olmanın ötesine geçerek toplumsal yapının şekillenmesinde de belirleyici olmuşlardır. Anadolu Medreseleri, devletin ihtiyaç duyduğu din adamı ve yönetici gibi eğitimli insan gücünü yetiştirmekle kalmamış, aynı zamanda halkın İslam’ı Ehl- i Sünnet inancı doğrultusunda, bilhassa Hanefi mezhebi esaslarına uygun şekilde öğrenmesini sağlamak amacıyla faaliyet göstermiştir. 12. yüzyıldan itibaren sistematik bir yapıya kavuşan bu kurumlar, 1924 yılında kapatılana dek varlıklarını sürdürerek iktidar sahiplerinin hedefleri doğrultusunda önemli birer araç olmuştur. Anadolu medreseleri, kuruluşlarının ilk dönemlerinde birer "cami okulu" işlevi görürken; 13. yüzyıldan itibaren, külliyelerin bir parçası olarak ya da camilere bitişik şekilde inşa edilmeleriyle daha kurumsal ve fonksiyonel bir yapıya kavuşmuşlardır. Öğretim dili ...

CELALİ İSYANLARI (16 YY)

CELALİ İSYANLARI VE SONUÇLARI 16. yüzyılda Avrupa’da yaşanan Reform hareketleri başta olmak üzere dini, düşünsel ve ekonomik alanlarda köklü dönüşümler yaşanmaktaydı. Bu gelişmeler, dolaylı yollardan Osmanlı İmparatorluğu’nu da etkilemiş; devlet, geleneksel yapısını korumak ve bu değişim dalgasına karşı ayakta kalabilmek için yeni politikalar geliştirmek zorunda kalmıştır. Ancak bu girişimler, dini otoriteyi temsil eden ulema sınıfı ve medrese öğrencisi suhteler tarafından İslam inancına ve mevcut toplumsal düzene zarar vereceği endişesiyle ya engellenmiş ya da sınırlandırılmıştır. Bu durum, toplumsal istikrarın bozulmasına, adalet mekanizmasının zayıflamasına ve sosyal eşitsizliklerin derinleşmesine yol açmıştır. Bu atmosferde özellikle Türkmen toplulukları, kendi inançlarına ve yaşam biçimlerine daha uygun, daha adil bir düzen kurmak amacıyla kitlesel hareketlere girişmiştir. Osmanlı arşivlerinde “Huruc Ale's Sultan” (Padişaha Karşı Ayaklanma) olarak anılan bu ayaklanmalar, hal...

ŞEYH BEDREDDİN’İN HAYATI DÜŞÜNCESİ VE ÖLÜMÜ

ŞEYH BEDREDDİN’İN HAYATI DÜŞÜNCESİ VE ÖLÜMÜ Şeyh Bedreddin, Osmanlı tarihinin en çok tartışılan ve sıklıkla yanlış anlaşılan isimlerinden biridir. Onun fikirlerini yalnızca dini ya da siyasi bir çerçeveye hapsetmek hem yaşadığı dönemi hem de bıraktığı etkiyi daraltmak olur. Bedreddin, özellikle yoksul köylüler, gayrimüslimler ve toplumun dışlanmış kesimleri arasında ‘ilahi adalet’ ve ‘ilahi eşitlik’ görüşleriyle büyük yankı uyandırmış; bu yönüyle halk hareketlerine fikirsel önderlik eden bir isim haline gelmiştir. Ona yöneltilen “isyancı” ya da “zındık” gibi nitelemeler ise çoğu zaman, dönemin Osmanlı yöneticilerinin çıkarlarını tehdit ettiği için ortaya atılan siyasi karalama söylemleridir. Şeyh Bedreddin, yalnızca Sünni gelenek içinde geliştirdiği ve toplumda derin yankılar uyandıran düşünceleriyle değil; aynı zamanda fıkıh ve tasavvuf alanındaki eserleriyle de dikkat çeken bir alimdir. Bu yönleriyle Osmanlı otoritesini tehdit ettiği gerekçesiyle isyanla ilişkilendirilmiş, idam edild...

ŞAHKULU BABA VE TEKELİ İSYANI (1511)

ŞAHKULU BABA VE TEKELİ İSYANI Tarih, yalnızca kralların, sultanların ya da zafer kazanmış komutanların yazdırdığı bir anlatı değildir. Tarihin sayfalarında, yoksulluğun susturduğu köylülerin, bastırılmış inançların ve görmezden gelinen umutların da hikayesi vardır. Tıpkı 15. yüzyılın sonlarında Teke Sancağı’ndaki Yalınlı Köyü’nde Karabığ’ın oğlu olarak dünyaya gelen Şahkulu’nun yaşam öyküsünde olduğu gibi. O, baskı altında ezilen ve zulme uğrayan halkın sesi olarak tarihte yerini almış; adaletin savunucusu ve inanç özgürlüğü uğruna mücadele eden bir direnişin simgesi olmuştur. Şahkulu, küçük yaşta Arapça okumayı ve yazmayı öğrenmiş, Kur’an eğitimi almıştır. Gençlik yıllarında dervişler, gaziler ve Bacıyan-ı Rum (kadın dervişler) gibi dönemin dini otoritelerinin yanında bulunmuş; özellikle Abdal Musa Tekkesi’nin yolunda ilerleyerek ilim, irfan ve hikmet sahibi olmuştur. Derviş meclislerinde sergilediği tavırla din ve mezhep ayrımcılığına, siyasi baskılara ve adaletsizliklere karşı dur...