ŞEHİT BAŞKOMİSER ÇAPAN DEDE KOCA’NIN ÖLÜMSÜZ SADAKATİ

1954 yılında Aksaray’da dünyaya gelen Çapan Dede Koca, daha çocuk yaşlarda iş sorumluluğu ve çalışma ahlakıyla yoğruldu. Selçuklu’nun kadim izlerini taşıyan Aksaray, onun karakterine hem tarihi bir derinlik hem de vatan sevgisi kattı. 1966’da Polis Koleji’nin kapısından içeri adım attığında, yalnızca bir meslek seçmiyor; aynı zamanda hayatının geri kalanını şekillendirecek bir yolculuğu kabul ediyordu. Disiplinli eğitimi, zorlu dersleri ve yüksek görev bilinciyle geçen bu yıllar, onun kimliğini adım adım inşa etti.

1972’de Polis Enstitüsü’nden mezun olduğunda artık polis üniforması onun için sadece bir giysi değil, benliğinin ayrılmaz bir parçasıydı. Bu üniforma, ona gurur olduğu kadar sorumluluk da yüklüyor; halk için, vatan için, adalet için yaşamayı öğretiyordu. Mesleğine olan sevgi ve saygısı, hayatının her anına sinmişti. Görevdaşları onu yalnızca bir amir değil, aynı zamanda bir ağabey, bir dost olarak tanıyordu. Çapan Dede Koca’nın hayatı, görev bilinciyle örülmüş bir yolculuktu.

Takvimler 11 Ekim 1979’u gösteriyordu. Kocaeli Derince’de sıradan bir sabah yaşanıyordu. Kimse birkaç dakika sonra tarihe geçecek bir kahramanlığın yaşanacağından habersizdi. Saat 09:30 sularında polis telsizlerinden yankılanan banka soygunu anonsu, tüm ekipleri alarma geçirdi. Kocaeli Bölge Trafik Şube Müdür Vekili Başkomiser Çapan Dede Koca, olay yerine çok yakındı. Şoförüne hızla olay yerine hareket etmesini söyledi. Kısa bir süre sonra İş Bankası’nı soyan TİKKO terör örgütü mensubu üç teröristle İpraş önünde karşı karşıya geldi.

Soygunu gerçekleştiren TİKKO’cular, onun Diyarbakır sokaklarında terörle mücadelede yetişmiş, tecrübeli bir polis olduğunu bilmiyordu. Çapan Dede Başkomiser, hiç tereddüt etmedi ve makam aracından indi. O an, görev bilinci ile ölüm arasındaki ince çizgiydi. Kararını verdi; yılların getirdiği sezgi, cesaret ve görev aşkıyla doğrudan ateş hattına girdi. Desteğe gelen polisler de Başkomiser Çapan Dede’yi örnek almıştı.

Ve çatışma başladı. Bir tarafta Çapan Dede Başkomiser; diğer tarafta ise uzun namlulu, yüksek ateş gücüne sahip silahlarla etrafa dehşet saçan üç terörist vardı. Kurşunlar havayı yarıp geçerken, her saniye bir ömrün kaderini değiştirecek kadar ağırdı. Bir anda, 22 kalibrelik bir mermi sessizliği yarıp geçerek bir ömre, bir ailenin geleceğine ve bir teşkilatın kalbine saplandı.

Çapan Dede Başkomiser, aldığı darbenin şiddetiyle bir an sendeledi, dudaklarından yalnızca tek bir cümle döküldü: “Vuruldum.” Arkadaşları, onu ve yaralanan diğer polisleri ateş hattından süratle uzaklaştırdı. Operasyon, iki teröristin etkisiz hale getirilmesi ve birinin yaralı olarak ele geçirilmesiyle tamamlandı. Ancak kazanılan üstünlük, yüreklerdeki acıyı dindirmeye yetmedi.

Çapan Başkomiser ameliyata alınmıştı; durumu son derece kritikti. Diğer polislerin sağlık durumu iyiydi, hayati tehlikeleri yoktu. Ama hastane, bir anda sessizliğin ve bekleyişin mekanına dönüşmüştü. Koridorlarda zaman donmuş gibiydi. Dualar göğe yükseliyor, her kapı aralandığında umut bir anlığına yeşeriyor, ardından çaresizlik gözlere yeniden yerleşiyordu. Görev arkadaşları, ailesi, sevenleri… Hepsi tek bir haberin peşindeydi.

Saat 14:30’da acı haber geldi. O an yalnızca bir meslektaş kaybedilmedi; bir kardeş, bir baba, bir dost, örnek bir insan aramızdan ayrıldı. Kelimeler kifayetsiz kaldı; yüreklerdeki yangın, gözlerden yaş olup aktı. Hastaneye gelen sınıf arkadaşı ve rütbedaşı Özgüner Polat’ın çektiği acı yüzüne yansımıştı. Ağlamakla bağırmak arasında ince bir çizgide duruyordu. Bu görüntüler, yalnızca bir arkadaşın değil; bir neslin, bir mesleğin ve bir toplumun yasıydı.

Bugün, Şehit Başkomiser Çapan Dede Koca’nın ardından geriye yalnızca bir mezar taşı kalmadığını çok iyi biliyoruz. O, ardında cesaretle yoğrulmuş bir miras, vatan sevgisiyle dolu bir ruh ve mesleğe ölümüne sadakatin adı olarak yaşamaya devam ediyor. Bu miras, bugün hala Türk polis teşkilatının damarlarında dolaşan bir güç, bir ilham kaynağıdır.

Çapan Dede Başkomiser’in çocukları Serkan ve Gökhan da babasının izinden yürüdü, aynı üniformayı giydi, aynı yemini etti. Ancak hayatın fırtınaları Serkan’ı yordu; 2020’de içindeki çalkantılara yenik düştü. Ve şimdi baba-oğul, aynı toprağın koynunda, aynı bayrağın gölgesinde yan yana yatıyorlar.

Onlar artık aramızda değiller. Ama isimleri, anıları ve bıraktıkları izler hep bizimle. Her 11 Ekim’de, her dualı gecede, her vatan nöbetinde Şehit Başkomiser Çapan Dede Koca’nın adı bir kahramanlık hikayesi olarak kalbimizde yaşamaya devam edecek.

Çünkü şehitler ölmez; uğruna can verdikleri toprakta, milletin vicdanında sonsuza dek yaşarlar. Onlar, polis teşkilatının ruhunda, bir milletin hafızasında ışık olarak kalırlar.

Ruhları şad, mekanları cennet olsun.

***

Alper UZUNGÜNGÖR
Başkomiser (E)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

II. MEŞRUTİYET’İN İLANI VE SİYASİ GELİŞMELER (1908 -1914)

TANZİMAT FERMANI (3 Kasım 1839)

ÜÇ ŞEHİT ÖYKÜSÜ (Polis Memurları Abdullah Bülbül, Mehmet Çolak ve Mustafa Kılıç’ın Anısına)