EMNİYET AMİRİ KEMALETTİN ERÖĞE’NİN SON YÜRÜYÜŞÜ
1968 yılının son günlerinde İstanbul, yalnızca bir adli vakaya değil; bir milletin vicdanında derin izler bırakan bir trajediye tanıklık etti. 28 Aralık Cumartesi günü saat 15.30’da Karaköy Yolcu Salonu’nda başlayan olay, üç polis memuru ve bir kamu görevlisinin şehit olmasıyla sonuçlandı.
O gün Sultanahmet’te uyuşturucu ihbarıyla gözaltına alınan biri kadın iki Amerikalı, Ralph Gary Bauladin ve Patricia Ann Seeds, Mali Şube’ye götürülmek üzere yola çıkarıldı. Yarım saat içinde nöbetçi polis memuru Ahmet Çetin’e teslim edildiler. Ancak üzerleri aranmadı. Bu küçük görünen ihmal, dakikalar içinde bir felakete dönüştü.
Gary, belinden çıkardığı iki otomatik tabancayla ateş açtı. 1932 Kocaeli doğumlu Polis Memuru Ahmet Çetin altı kurşunla yere yığıldı ve olay yerinde şehit oldu. Polis memurları Tuncay Bora ve Güner Çevik yaralandı. Gary kaçmaya çalışarak Liman Lokantası’na sığındı. Lokanta, yılbaşı çekilişi nedeniyle kalabalıktı. Burada rastgele ateş açarak komi Hasan Doğan ve çarkçı Yusuf Küçükayberk’i yaraladı; panikle kaçmaya çalışan banka danışmanı Sadrettin Beksaç’ı ve kendisini durdurmaya çalışan emekli polis memuru Kemal Barut’u öldürdü. Böylece ölü sayısı üçe yükseldi.
Olayın telsizden duyulması üzerine Beyoğlu Emniyet Amiri Kemalettin Eröğe hemen harekete geçti. 1931 Çanakkale doğumlu Eröğe, Polis Koleji ve Polis Enstitüsü mezunu, mesleğine tutkuyla bağlı, idealist ve vatansever bir emniyet mensubuydu. ABD’de narkotik eğitimi almış, 157 polis şefi arasında birinci olmuştu. Yeni kurulacak Narkotik Şube’nin başına geçmesi planlanıyordu. İngilizcesiyle Gary’yi ikna edebileceğini düşündü. Ancak Lokantanın mutfağından ateş eden Gary’nin kurşunu kasığına isabet etti. Yere yığılsa da ayağa kalktı, yürüyerek ambulansa ulaştı. Bu yürüyüş, bir kahramanın sessiz vedasıydı. Hastanede kurtarılamadı. Dördüncü şehidimiz oldu.
Patricia olayın başında kaçmış ve ABD Başkonsolosluğu’na sığınmıştı. Konsolosluk onu geri gönderdi. FBI ajanları Gary’yi ikna etmeye çalıştı ama başarılı olamadı. Hava karardı, salon projektörlerle aydınlatıldı. Gary terasa çıkarak kağıtları tutuşturdu, kuleyi ateşe verdi, itfaiyeye ateş açtı. Yangın büyümeden söndürüldü. Sonunda Liman Lokantası tuvaletine kaçtı. Camı kırarak çıkmaya çalışırken Asayiş Şube Müdürü Saip Gözet, otomatik silahındaki tüm mermileri boşalttı. Gary’nin vücuduna 23 kurşun isabet etti. Saat 18.50’de çatışma sona erdi.
Gary’nin sağ gözü takmaydı; bu yüzden ona “Camgöz Gary” deniyordu. Cenazesi halkın öfkesine maruz kaldı. Dışarı çıkarıldığında halkın tükürmesine izin verildi. Ailesi cenazeyi istemedi. Kimsesizler mezarlığına gömülmesi planlandı. Ancak Amerikan Konsolosluğu devreye girdi ve Gary, Feriköy Protestan Mezarlığı’na gömüldü. Oysa kendisi koyu bir Katolikti. Mezarcı Murat’ın sözleri toplumun vicdanındaki yankıyı özetliyordu: “Bu işten tek kuruş almadım. Doğrusu adamı gömmeye gönlüm razı değildi ama ne yaparsın, ekmek parası.”
Bu olay, yalnızca bir çatışma değil; bir milletin güvenlik reflekslerinin, diplomatik sınırlarının ve vicdanının sınandığı bir gündü. Şehit Emniyet Amiri Kemalettin Eröğe’nin yürüyüşü, bir kahramanın sessiz vedası olarak hafızalara kazındı. Şehit Polis Memuru Ahmet Çetin, emekli Polis Memuru Kemal Barut ve danışman Sadrettin Beksaç, kamu görevini yaparken hayatlarını kaybettiler. Camgöz Gary ise bir ihmalin ve kanlı bir öfkenin karanlık figürü olarak tarihe geçti.
Bu trajedi unutulmamalı, anılmalı ve ders alınmalıdır. Silah arkadaşlarımız unutmasın! Şüpheli üst aramasını ihmal etmek, telafisi olmayan bedeller doğurur.
Şehitlerimizi bir kez daha saygıyla anıyoruz.
***
Alper Uzungüngör
Başkomiser (E)
O gün Sultanahmet’te uyuşturucu ihbarıyla gözaltına alınan biri kadın iki Amerikalı, Ralph Gary Bauladin ve Patricia Ann Seeds, Mali Şube’ye götürülmek üzere yola çıkarıldı. Yarım saat içinde nöbetçi polis memuru Ahmet Çetin’e teslim edildiler. Ancak üzerleri aranmadı. Bu küçük görünen ihmal, dakikalar içinde bir felakete dönüştü.
Gary, belinden çıkardığı iki otomatik tabancayla ateş açtı. 1932 Kocaeli doğumlu Polis Memuru Ahmet Çetin altı kurşunla yere yığıldı ve olay yerinde şehit oldu. Polis memurları Tuncay Bora ve Güner Çevik yaralandı. Gary kaçmaya çalışarak Liman Lokantası’na sığındı. Lokanta, yılbaşı çekilişi nedeniyle kalabalıktı. Burada rastgele ateş açarak komi Hasan Doğan ve çarkçı Yusuf Küçükayberk’i yaraladı; panikle kaçmaya çalışan banka danışmanı Sadrettin Beksaç’ı ve kendisini durdurmaya çalışan emekli polis memuru Kemal Barut’u öldürdü. Böylece ölü sayısı üçe yükseldi.
Olayın telsizden duyulması üzerine Beyoğlu Emniyet Amiri Kemalettin Eröğe hemen harekete geçti. 1931 Çanakkale doğumlu Eröğe, Polis Koleji ve Polis Enstitüsü mezunu, mesleğine tutkuyla bağlı, idealist ve vatansever bir emniyet mensubuydu. ABD’de narkotik eğitimi almış, 157 polis şefi arasında birinci olmuştu. Yeni kurulacak Narkotik Şube’nin başına geçmesi planlanıyordu. İngilizcesiyle Gary’yi ikna edebileceğini düşündü. Ancak Lokantanın mutfağından ateş eden Gary’nin kurşunu kasığına isabet etti. Yere yığılsa da ayağa kalktı, yürüyerek ambulansa ulaştı. Bu yürüyüş, bir kahramanın sessiz vedasıydı. Hastanede kurtarılamadı. Dördüncü şehidimiz oldu.
Patricia olayın başında kaçmış ve ABD Başkonsolosluğu’na sığınmıştı. Konsolosluk onu geri gönderdi. FBI ajanları Gary’yi ikna etmeye çalıştı ama başarılı olamadı. Hava karardı, salon projektörlerle aydınlatıldı. Gary terasa çıkarak kağıtları tutuşturdu, kuleyi ateşe verdi, itfaiyeye ateş açtı. Yangın büyümeden söndürüldü. Sonunda Liman Lokantası tuvaletine kaçtı. Camı kırarak çıkmaya çalışırken Asayiş Şube Müdürü Saip Gözet, otomatik silahındaki tüm mermileri boşalttı. Gary’nin vücuduna 23 kurşun isabet etti. Saat 18.50’de çatışma sona erdi.
Gary’nin sağ gözü takmaydı; bu yüzden ona “Camgöz Gary” deniyordu. Cenazesi halkın öfkesine maruz kaldı. Dışarı çıkarıldığında halkın tükürmesine izin verildi. Ailesi cenazeyi istemedi. Kimsesizler mezarlığına gömülmesi planlandı. Ancak Amerikan Konsolosluğu devreye girdi ve Gary, Feriköy Protestan Mezarlığı’na gömüldü. Oysa kendisi koyu bir Katolikti. Mezarcı Murat’ın sözleri toplumun vicdanındaki yankıyı özetliyordu: “Bu işten tek kuruş almadım. Doğrusu adamı gömmeye gönlüm razı değildi ama ne yaparsın, ekmek parası.”
Bu olay, yalnızca bir çatışma değil; bir milletin güvenlik reflekslerinin, diplomatik sınırlarının ve vicdanının sınandığı bir gündü. Şehit Emniyet Amiri Kemalettin Eröğe’nin yürüyüşü, bir kahramanın sessiz vedası olarak hafızalara kazındı. Şehit Polis Memuru Ahmet Çetin, emekli Polis Memuru Kemal Barut ve danışman Sadrettin Beksaç, kamu görevini yaparken hayatlarını kaybettiler. Camgöz Gary ise bir ihmalin ve kanlı bir öfkenin karanlık figürü olarak tarihe geçti.
Bu trajedi unutulmamalı, anılmalı ve ders alınmalıdır. Silah arkadaşlarımız unutmasın! Şüpheli üst aramasını ihmal etmek, telafisi olmayan bedeller doğurur.
Şehitlerimizi bir kez daha saygıyla anıyoruz.
***
Alper Uzungüngör
Başkomiser (E)
Yorumlar
Yorum Gönder