TÜRKİYE’NİN İLK KADIN İSTİHBARAT POLİSİ FATMA BETÜL OR DİKER
Fatma Betül Or Diker, 1918 yılında İstanbul’da dünyaya geldiğinde, Osmanlı İmparatorluğu son nefesini vermekteydi. Bir imparatorluğun çöküşüyle birlikte doğan bu kız çocuğu, Cumhuriyet’in ilk nefesleriyle büyüdü. Onun hayatı, sadece bireysel bir başarı öyküsü değil; aynı zamanda bir milletin yeniden doğuşunun, kadınların görünmeyen mücadelesinin ve devletin arka planındaki sessiz kahramanlığın hikayesidir.
Fatma Betül, ilkokul ve ortaokulu İtalyan Kız Mektebi’nde, ardından 1932’de Alman Lisesi’nde tamamladı. Bu okullar, yalnızca akademik bilgi değil; aynı zamanda çok kültürlü bir dünya görüşü kazandırdı ona. Almanca, İtalyanca, Fransızca ve Latince biliyordu. Bu diller, ileride onun istihbarat kariyerinde sessizce açılacak kapıların anahtarı olacaktı. Müzik ise onun iç dünyasının diliydi: piyano ve çelloda virtüözlük seviyesindeydi. Her notada zarafet, her melodide disiplin vardı.
1937 yılında, henüz 19 yaşındayken İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne katıldı. O dönem için bu, neredeyse imkansız bir adımdı. Kadınların kamusal alanda varlığı sınırlıyken, o doğrudan devletin güvenlik aygıtına girmişti. Sadece bir yıl sonra, 1938’de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın şampiyon okçusu oldu. Bu başarı, onun hem fiziksel hem zihinsel disiplini nasıl içselleştirdiğinin bir göstergesiydi.
Ama asıl görevi, gözlerden uzakta, diplomatik istihbarat alanında başladı. Devletin en hassas bilgilerinin dolaştığı, kelimelerin değil bakışların konuştuğu, güvenin en büyük silah olduğu bir dünyada görev aldı. O artık sadece bir polis değil, Cumhuriyet’in ilk kadın istihbaratçısıydı.
Fatma Betül Or Diker’in adı, gazete manşetlerinde yer almadı. Onun başarıları tören kürsülerinde alkışlanmadı. Ama o, Cumhuriyet’in en kırılgan dönemlerinde, devletin hafızasında ve vicdanında iz bıraktı. Erkek egemen bir yapının içinde ne bir isyanla ne de bir gösteriyle; sadece varlığıyla, bilgeliğiyle, disipliniyle direndi. Onun mücadelesi, görünmeyen bir devrimdi.
O, kadınların “yapamazsın” denilen her alanda nasıl sessizce ilerlediğinin, nasıl duvarları yıktığının bir simgesiydi. Ne bir madalya bekledi ne bir teşekkür. Çünkü onun için görev, bir onur değil; bir sorumluluktu.
24 Aralık 1996’da aramızdan ayrıldığında, arkasında ne bir anıt ne de bir sokak ismi vardı. Ama onun adı, Cumhuriyet’in vicdanına kazındı. Bugün onu anarken, sadece bir kadını değil; bir dönemi, bir zihniyeti, bir direnişi anıyoruz.
Fatma Betül Or Diker, tarihin görünmeyen satır aralarında parlayan bir yıldızdır. Onun hikayesi, Cumhuriyet’in kadınlara açtığı kapının ardında yürüyen ilk adımlardan biridir. Ve o adımlar, bugün hala yankılanmaktadır.
***
Alper UZUNGÜNGÖR
Başkomiser ( E )
Yorumlar
Yorum Gönder