SÜLEYMAN ŞAH (1045 - 1086)
SÜLEYMAN ŞAH
(Anadolu Selçuklu Devleti'nin Kurucusu)
Bu yazımızda, zorlu savaşlar neticesinde Anadolu'yu bir uçtan diğerine fethederek Anadolu Selçuklu Devleti'ni kuran Süleyman Şah'ın yaşamı ve başarıları üzerinde duracağız.
Süleyman Şah, 1045 yılında Azerbaycan topraklarında dünyaya gelmiştir. Büyük Selçuklu Devleti'nin Azerbaycan Beyi Kutalmış'ın en büyük erkek çocuğudur. Kardeşlerinin isimleri Mansur, Alp İlek ve Devlet'tir. Erkek çocukları ise Kılıçarslan ve Kulanarslan adını taşımaktadır. Tuğrul ve Çağrı Beylerin arka arkaya vefatlarının ardından, taht iddiasında bulunan babası Kutalmış ile 1063 yılında Alparslan’a karşı savaşmıştır. Ne var ki, bu mücadelede yenilerek kardeşleriyle birlikte esir düşmüş, ancak Oğuz Beylerinin isteği üzerine Alparslan tarafından Anadolu’ya gitmeleri şartıyla serbest bırakılmışlardır.
Süleyman Şah, hanedan mensubuydu. ‘Bey’ unvanı taşıyor, Kut sahibi olduğuna inanılıyordu. Ailesine bağlı Kınık Türkmenleriyle birlikte Merv’den ayrılarak Fırat ve Dicle Havzası'nda Birecik’e yerleşmiştir. Kısa süre içinde Türkmen obalarını bir araya getirerek ortak bir idari yapı ve güçlü bir ordu kurmayı başarmış, bölgedeki Abbasi Emirleri ve Bizans Valilerine hakimiyet sağlamıştır. 1071 yılında Malazgirt Meydan Muharebesi'nde Alparslan’a destek vererek önemli bir rol üslenmiş, zaferin ardından Suriye topraklarına geçerek fetihlerine devam etmiştir.
1072 yılında Alparslan’ın vefatının ardından Büyük Selçuklu'nun Kudüs Beyi Atsız Uvak’a karşı, Fatımilerin Mısır Emiri Şöklü ile hareket ederek Halep'i kuşatmıştır. Fakat yeni sultan Melik Şah'ın talebi üzerine kuşatmayı kaldırdıktan sonra Anadolu'ya dönmüş ve Antakya'yı kuşatmış ise de Bizans Valisinin vergi ödeme taahhüdünü kabul ederek bu kuşatmayı da kaldırmıştır. 1073 yılında batıya yönelerek İkonyum (Konya) ve Kanisti (Kayseri) şehirlerini ele geçirmiş, Marmara’ya ilerleyerek 1074 yılında Dorlaion (Eskişehir), Söğüt, Kütahya, Bilecik, Yenikent ve İnegöl gibi yerleşim yerlerini kontrolü altına almıştır. 1075 yılında Hristiyan dünyasının dini merkezi İznik'i Bizans'tan teslim alarak temellerini attığı Anadolu Selçuklu Devletinin başkenti yapmıştır. Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah, Anadolu’da önemli başarılar elde eden Kutalmışoğlu Süleyman Şah'ı bir menşur (resmî belge) ile ‘Sultan-ı Rum’ unvanıyla onurlandırmıştır.[1]
İznik’in fethedilmesi, Süleyman Şah'ın Anadolu'daki Türkmen varlığını güçlendirdiği çok önemli bir dönüm noktasıdır. Bu dönemde Anadolu'nun siyasi ve ekonomik durumu çok karışıktı. Bizans’ın hantal tarım ekonomisi halkı fakirleştirmiş, eşkiyalık günlük hayatın bir parçası haline gelmiş, mezhep çatışmaları giderek yaygınlaşmıştı. Halk, can ve mal güvenliğinden yoksun bir durumda yaşam sürerken, Rum tekfurları, Ermeni ve Gürcü prensleri, Abbasi ve Fatimi emirleri ile Büyük Selçuklu beyleri arasındaki çekişmeler ve çatışmalar bir türlü sona ermiyordu. Buna karşın Süleyman Şah ile hareket eden ve yerleşik hayata geçen Oğuzlar gerek ekonomik gerekse askeri açıdan oldukça güçlü ve etkin bir konumda bulunuyordu.
Tüm bunlar, Anadolu Selçuklu Devleti’nin sağlam bir temel üzerine inşa edildiğini ortaya koymaktadır. Bunun sonucunda ise Anadolu’nun kadim toplulukları, Bizans yönetimine karşı Süleyman Şah'ı tercih etmişlerdir. Hatta İstanbul'da İmparator Dukas'a karşı isyan eden komutanlar dahi, Bizans'ın kötü yönetimi karşısında Süleyman Şah'tan yardım istemişlerdir. Bu olaylar, Süleyman Şah’ın Bizans’ın iç meselelerine müdahale etmesine neden olmuş ve Botaneiates’e destek vererek 1078 yılında Bizans tahtını ele geçirmesine yardımcı olmuştur.
Süleyman Şah, bu şekilde bir yandan Bizans'ı İstanbul surları içinde tutarken diğer yandan Marmara bölgesindeki şehirleri, Kocaeli Yarımadası’nı, Sakarya vadisini ve Çanakkale Boğazı'nın Asya kıyılarını fethetmiştir. Marmara kıyılarında gümrük ofisleri kurmuş, Boğaz’dan transit geçiş yapan gemilere yönelik bir vergi sistemi geliştirmiştir. Ayrıca, Marmara bölgesindeki Gemlik ve Batı Karadeniz'deki Sinop'ta tersaneler kurarak ve gemi inşa ettirerek, ilk Türk donanmasının temellerini atmıştır.
1081 yılında Botaneiates, askeri bir darbe ile devrilmiş ve Aleksios Komnenos tahtı geri almıştır. İktidar değişikliği sırasında Süleyman Şah’ın tarafsız kalması ve Komnenos ile yaptığı “Dragon Deresi Anlaşması”, Anadolu’daki Türk varlığının hem Bizans tarafından hem de Avrupa devletleri nezdinde tanınmasını sağlamıştır. Bu süreçte “Türkiye” ifadesinin ilk kez diplomatik ve tarihi belgelerde kullanılmaya başlanması, Anadolu'nun Türk yurdu haline gelmesinin bir göstergesi olmuştur. Burada üzerinde durulması gereken bir diğer önemli nokta, İslam devletlerinde bir gelenek olmasına rağmen Süleyman Şah’ın kendi adına hükümdarlık simgesi olan sikke bastırmayarak, bunun yerine Büyük Selçuklu Devleti'nin parasını kullanmayı tercih etmesidir. Çünkü Selçuklu hanedanlığından siyasi, kültürel ve ekonomik olarak hak sahibi olduğunu göstermek istemiştir.[2]
Güneydoğu Anadolu bölgesinde bir Ermeni prensliği kurulduğu haberini alınca 1083 yılında İznik’ten hareketle Tarsus’a gelerek Adana, Yakapınar, Dilekkaya ve bütün Kilikya’yı hakimiyetine almış, Maraş, Elbistan ve Malatya yörelerini fethetmiştir. Bizans’ın Antakya ve civar illerde halka baskı uyguladığını öğrenince Antakya'yı ikinci kez kuşatarak ele geçirmiş, halkın güvenliğini sağlamış, ganimeti, yağmayı ve Hristiyan evlerine girilmesini yasaklamıştır. Antakya’dan ayrılacağı vakit Büyük Selçuklu’nun Musul emiri Müslim, Bizans valisinden aldığı cizye vergisinin ödenmesini istemiştir. Süleyman Şah ise cizyenin sadece gayrimüslimlerden alınacağını bildirince Müslim’den gelen olumsuz haber üzerine Musul seferine çıkmıştır. İki ordu, Kurzahil mevkiinde karşılaşmış, Müslim öldürülmüş, ordusu bozguna uğratılmıştır.
Kurzahil zaferi, Halep’in alınmasını bir kez daha gündeme getirmiştir. Çünkü Fırat ve Dicle Havzası ile Musul’un güvenliği bakımından Halep’in zapt edilmesini gerekli görüyordu. Halep emiri Hasan ise şehri savunmanın telaşında hem Büyük Selçuklu Sultanı Melik Şah’a hem de Şam vilayetindeki Büyük Selçuklu Beyi Tutuş'a mektup yazarak yardım istemiştir. Melik Şah, Musul’dan sonra Halep’in kaybedilmesine rıza göstermeyip Tutuş’u görevlendirmiştir. Tutuş, Artuklu Beyi Eksük’le birlikte büyük bir ordu kurup Halep'i ele geçiren Süleyman Şah’ın üzerine hareket etmiştir. İki ordu 5 Haziran 1086 günü Ayn Seylem mevkiinde karşılaşmıştır. Muharebenin en şiddetli anında bazı Türkmen komutanların para karşılığı Tutuş’un tarafına geçmesiyle ordusu dağılan Süleyman Şah, savaş meydanında vuruşurken öldürülmüş, oğulları I.Kılıçarslan ve Kulanarslan esir alınarak İsfahan’a gönderilmiştir.
Anadolu Türkmenlerini tek sancak altında birleştiren Süleyman Şah’ın hoşgörülü ve adaletli yönetimi, sadece Müslümanları değil, farklı din ve etnik grupları da kapsayan bir anlayışı temsil eder. Bu bağlamda verdiği mesajlar; eşitlik, özgürlük, kadınların toplumsal hayata katılımı gibi modern çağın evrensel değerlerini, tarihten gelen bir miras olarak sunar. Ayrıca, Süleyman Şah’ın cenazesinin kuzeni Tutuş tarafından savaş meydanından alınarak Türk yoğ (yas) töreni ve Kur’an okunarak Halep kapısında toprağa verilmesi, sadece bir vefa örneği değil; aynı zamanda bir saygının ve toplum üzerindeki güçlü etkisinin bir göstergesidir.
Alper UZUNGÜNGÖR
***
Kaynaklar:
(i)Ali Sevim, Süleyman Şah, Makale, Erişim Tarihi: 18.12.2018 (https://islamansiklopedisi.org.tr).
(ii)Mahmut Açıl, Rumeli Fatihi Süleyman Şah Şehit Şehzade, Yitik Hazine Yayınları, 2013.
(iii) Selahattin Dikmen, Süleyman Şah, Muştu Yayınları, 2013.
Dipnotlar:
[1]Atsız Uvak (d.? - ö.1079), Kudüs’ü fethettikten sonra Filistin’de Büyük Selçuklu Devleti’ne tabi Türkmen beyliği kurmuştur.
[2]Anadolu Selçuklu Devletinde ilk bakır sikke (bronz/fels) I.Mesut döneminde 1116 tarihinde, ilk altın sikke (dinar) ise II. Kılıçarslan döneminde 1177 tarihinde darp ettirilmiştir. Bu paranın ön yüzünde II. Kılıçarslan’ın ismi, arka yüzünde Rum suresi 4.ayet ile Tevbe suresinin 33'cü ayetinden alıntılar yazılmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder