KIBRIS BARIŞ HAREKATI’NIN TARİHSEL ARKA PLANI GELİŞİMİ VE SONUÇLARI
Kıbrıs Barış Harekatı’nın Tarihsel Arka Planı, Gelişimi ve Sonuçları
Giriş:
Kıbrıs Adası, Doğu Akdeniz’deki stratejik konumu nedeniyle yüzyıllar boyunca siyasi, askeri ve ekonomik açıdan önemli bir bölge olmuştur. 1571 yılında Osmanlı Devleti tarafından fethedilen ada, 307 yıl Osmanlı egemenliği altında kalmış ve bu süre zarfında hem idari hem de demografik olarak çeşitli değişimlere sahne olmuştur. Ancak 19. yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı'nın zayıflamasıyla birlikte önce geçici olarak sonra kalıcı bir şekilde İngiliz egemenliğine geçmiştir. Bu egemenlik döneminde, Rumların adayı Yunanistan ile birleştirmeyi hedefleyen 'Enosis' hareketi doğrultusunda yürüttükleri faaliyetler, Kıbrıs Türkleri ile Rumlar arasında geri dönülmez bir ayrışmaya yol açmış; İngiltere ise bu ayrışmayı bir fırsat olarak değerlendirmiştir. Bu makalede Kıbrıs meselesinin tarihsel arka planı, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’na giden süreç ve harekatın siyasi, toplumsal ve uluslararası etkileri ele alınacaktır.
Osmanlı'dan İngiliz Egemenliğine Geçiş:
Osmanlı Devleti, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda (93 Harbi) aldığı ağır yenilgi sonucunda büyük baskı altına girmişti. Bu savaşın ardından imzalanan Berlin Antlaşması ile Osmanlı, İngiltere’den destek almak amacıyla Kıbrıs Adası’nı 1878 yılında "geçici olarak" İngiltere’ye kiralamak zorunda kalmıştır. Ancak I. Dünya Savaşı’nın 1914’te başlaması ve Osmanlı’nın Almanya’nın yanında savaşa katılmasıyla İngiltere, bu "geçici kiralama" durumunu sonlandırarak Kıbrıs’ı resmen ilhak ederek topraklarına katmıştır. 1925 yılında ise Kıbrıs’ı, Kraliyet Kolonisi ilan ederek tam anlamıyla sömürgeleştirmiştir. Bu dönemde İngiliz yönetimi, Türk halkının sosyal ve ekonomik hayattaki etkisini azaltmak amacıyla kısıtlayıcı tedbirler alırken Rumların siyasi faaliyetlerine dolaylı olarak alan açarak böl ve yönet politikası uygulamıştır.
Enosis Hedefi ve Rum-Türk Gerilimi:
1948 yılında Yunanistan’ın Kıbrıs’ı ilhak girişimi ve 1950'de yapılan Enosis yanlısı referandum, adadaki Türk toplumunu ciddi bir tehditle karşı karşıya getirmiştir. 1955 yılında Albay Grivas öncülüğünde kurulan EOKA, bağımsızlık görünümü altında Rum egemenliğine dayalı bir rejim kurma amacıyla Türklere ve İngilizlere yönelik terör eylemleri başlatmıştır. Bu tehdit karşısında 1958 yılında Kıbrıs Türkleri, Türk Mukavemet Teşkilatı’nı (TMT) kurarak kendilerini savunmaya geçmiştir.
ABD Etkisi:
Amerika Birleşik Devletleri’nin Marshall Planı çerçevesinde temel hedeflerinden biri, Türkiye’yi Batı bloğunun tahıl deposu haline getirmek ve Sovyetler Birliği’ne karşı NATO’nun güney kanadında stratejik bir savunma kalesi olarak konumlandırmaktı. İngiltere, ABD’nin bu hedefine ulaşması için Türkiye’nin talepleri doğrultusunda Kıbrıs’taki Türk toplumunun eğitim ve örgütlenme faaliyetlerine sınırlı da olsa izin vermiştir. Ayrıca yine ABD’nin aracılığıyla Türkiye, Yunanistan ve İngiltere arasında yürütülen diplomatik girişimler sonuç vermiş, Zürih ve Londra Antlaşmaları imzalanmıştır. Böylece, İngiltere'nin sömürgeleştirdiği Kıbrıs, 16 Ağustos 1960 tarihinde bağımsızlığını ilan ederek Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulduğunu resmen duyurmuştur. Barış koşullarının toplumlar üzerindeki olumlu etkisiyle bir yıllık sürgünün ardından adaya dönen eski başpiskopos Makarios ise Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı seçilmiştir.
Kanlı Noel:
1963 yılında iki toplumlu yönetimin Kıbrıs Anayasası’nı işlemez hale getirdiğini öne süren Makarios, Enosis’i yeniden gündemine almıştır. Bu hamlesi, rastlantısal değildir. Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümetinde çoğunluğu elinde bulunduran Kıbrıslı Rumların, Kıbrıs Türklerini yönetimde zayıflatarak adayı Yunanistan’la birleştirmeyi amaçlayan Akritas Planı’nı devreye sokmak üzere atılmış bilinçli bir adımdır. Bu planın uygulanmasıyla Kıbrıs Türklerine yönelik terör eylemleri yeniden şiddetlenmiştir. İlk büyük saldırısı ise 21 Aralık 1963 tarihinde meydana gelen ve tarihe “Kanlı Noel” olarak geçen olaylardır. Bu tarihte ve izleyen günlerde Rum silahlı birlikleri, başta Lefkoşa’nın Küçük Kaymaklı semti olmak üzere, Erenköy de dahil birçok yerinde sistemli saldırılar gerçekleştirmiştir. Rum çetecilerin vahşeti, Türk savaş uçaklarının Kıbrıs semalarında uçuş yapması ve İskenderun Limanı’ndan hareket eden Türk donanmasının Lefkoşa’daki Rum ablukasını fiilen kırmasıyla durdurulmuştur. Türk askerinin adaya çıkartma yaparak harekatına karadan devam etmesi ise ABD’nin araya girmesiyle engellenmiştir.
Yunanistan ve Kıbrıs Rumları Arasındaki Gerilim:
Çok değil dört yıl kadar sonra 1967 yılında idealleri aynı olsa da yöntemleri farklı olan Yunanistan ve Kıbrıs Rum tarafı arasında ciddi bir siyasi çatlak ortaya çıkmıştır. Yunanistan’da iktidarı ele geçiren Albaylar Cuntası ile kral yanlısı Makarios arasındaki ilişkiler, 1970’li yıllarda daha da gerilmiş ve iki taraf arasındaki çıkar ayrılıkları belirginleşmiştir. Bu gerilimin bir sonucu olarak Makarios, 1974 yılında Yunan askeri cuntasına mensup üst düzey subayların Kıbrıs’tan çekilmesini talep etmiştir.
1974 Darbesi ve Kıbrıs Barış Harekatı:
Yunanistan ve Kıbrıs Rumları arasındaki gerginlik, 15 Temmuz 1974’te Albaylar Cuntası’na bağlı birliklerin adadaki askeri darbesiyle sonuçlanmıştır. Cumhurbaşkanı Makarios, görevden alınarak zorla Malta’ya kaçırılmış, hükümet üyeleri gözaltına alınmış ve EOKA üyesi gazeteci Nikos Sampson, geçici yönetimin başına getirerek Kıbrıs Helen Cumhuriyeti’nin kuruluşu ilan edilmiştir. Darbe sırasında 2 bin Kıbrıslı Rum hayatını kaybetmiştir. Nikos Sampson yönetimi, kısa sürede Kıbrıslı Türkler için ciddi tehdit oluşturmuş, şiddet olaylarını tırmandırmıştır. 20 Temmuz 1974’te Türkiye Cumhuriyeti, garantörlük hakkını kullanarak Barış Harekatı'nı başlatmıştır. 23 Temmuz’da Atina’da Albaylar Cuntası devrilmiş, yerine Karamanlis liderliğinde cunta karşıtı hükümet kurulmuştur. Karamanlis, adada derhal ateşkes ilan etmiş, Nikos Sampson hükümetinin görevden alındığını duyurmuş ve yargılanmak üzere Atina’ya getirildiklerini belirterek Yunanistan’ın cuntacıları destekleyen NATO’nun askeri kanadından çıkacağını açıklamıştır.
Sonuçlar ve Uluslararası Yansımalar:
Harekat sonucunda başta Kuzey Lefkoşa olmak üzere adanın %37’si Türk kontrolüne geçmiş ve bu bölgedeki tüm terör unsurları etkisiz hale getirilerek Kıbrıs Türk halkı için güvenli yaşam alanları oluşturulmuştur. Bu gelişmeler, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin temellerinin atılmasına ve Kıbrıs Türklerinin bağımsızlık mücadelesinde önemli bir yol kat edilmesine zemin hazırlamıştır. Harekatın ardından başta ABD olmak üzere birçok ülke, Türkiye’ye karşı ağır bir ekonomik ambargo uygulamıştır. 1975 Viyana görüşmeleriyle nüfus mübadelesi gerçekleşmiş, BM denetiminde bir ara bölge oluşturulmuştur. Ancak ambargolar ve siyasi baskılar, Türkiye'yi ekonomik açıdan zor duruma sokmuştur. İlerleyen tarihlerde Kıbrıs sorununa çözüm getirecek politikalar, Yunanistan’ın ve Rum kesiminin engellemeleri nedeniyle hayata geçirilemediğinden 15 Kasım 1983 tarihinde Kıbrıs Türk halkı, kendi kaderini tayin hakkına dayanarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ilan etmiştir. Bu ilan, Türk milletinin bağımsızlık ve barış iradesinin bir tezahürü olmuştur. Kıbrıs Barış Harekatı, yalnızca bir askeri başarı değil; aynı zamanda uluslararası hukuk çerçevesinde meşru bir müdahale olarak Türkiye'nin dış politikadaki etkinliğini ortaya koymuştur. Buna rağmen, hala 'işgal' ve 'uluslararası hukuk' söylemleriyle hüküm vermeye çalışanlar, 1963-1974 yılları arasında Kıbrıs Türklerinin maruz kaldığı insanlık dışı uygulamaları ve soykırımı görmezden gelmekte; Kıbrıs Türk halkının özgür iradesiyle varlığını sürdüren Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanımamaktadır. Bu tutum, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki meşru varlığına karşı çıkan ve Türk milletinin geleceğini gölgelemek isteyen çevrelerin bir yansımasıdır.
Alper UZUNGÜNGÖR
***
Yorumlar
Yorum Gönder