ŞAHKULU BABA VE TEKELİ İSYANI (1511)



ŞAHKULU BABA VE TEKELİ İSYANI


Tarih, yalnızca kralların, sultanların ya da zafer kazanmış komutanların yazdırdığı bir anlatı değildir. Tarihin sayfalarında, yoksulluğun susturduğu köylülerin, bastırılmış inançların ve görmezden gelinen umutların da hikayesi vardır. Tıpkı 15. yüzyılın sonlarında Teke Sancağı’ndaki Yalınlı Köyü’nde Karabığ’ın oğlu olarak dünyaya gelen Şahkulu’nun yaşam öyküsünde olduğu gibi. O, baskı altında ezilen ve zulme uğrayan halkın sesi olarak tarihte yerini almış; adaletin savunucusu ve inanç özgürlüğü uğruna mücadele eden bir direnişin simgesi olmuştur.

Şahkulu, küçük yaşta Arapça okumayı ve yazmayı öğrenmiş, Kur’an eğitimi almıştır. Gençlik yıllarında dervişler, gaziler ve Bacıyan-ı Rum (kadın dervişler) gibi dönemin dini otoritelerinin yanında bulunmuş; özellikle Abdal Musa Tekkesi’nin yolunda ilerleyerek ilim, irfan ve hikmet sahibi olmuştur. Derviş meclislerinde sergilediği tavırla din ve mezhep ayrımcılığına, siyasi baskılara ve adaletsizliklere karşı durarak hem manevi hem de toplumsal alanda derin bir etki bırakmıştır. Henüz yirmili yaşlarında bir mürşit ve fikir önderi olarak anılmaya başlayan Şahkulu, zamanla Osmanlı’nın baskıcı düzeninde Sünni çoğunluk arasında ezilen Kızılbaşların sesi haline gelmiştir. Ünü kısa sürede Anadolu’ya yayılmış, farklı bölgelerden gelen Kızılbaş Türkmenler hak arayışıyla onun etrafında toplanmıştır.

Bu gelişmeler, Osmanlı idaresinde ciddi bir endişeye yol açmış; Şahkulu’nun çevresinde toplanan binlerce müridin “irşat” alarak manevi bir bağlılık kazanması, şeriata ve mevcut düzene yönelik potansiyel bir tehdit olarak değerlendirilmiştir. Bu nedenle 1511 yılının başlarında Teke Subaşısı tarafından Yalınlı Köyü’ne ani bir baskın düzenlenmiştir. Baskın sırasında çıkan çatışmalarda çoğu silahsız onlarca Kızılbaş hayatını kaybetmiştir. Bu kanlı olay, yaklaşık altı ay sürecek büyük bir isyanın kıvılcımını ateşlemiştir. Saldırıyı yara almadan atlatan Şahkulu, güç toplamak amacıyla müritleriyle birlikte Toroslar’daki Yörük yaylalarına uzanan yol üzerinde bulunan Döşemealtı’na çekilmiş; burada hem kışı geçirmiş hem de askeri hazırlıklarını tamamlamıştır. Artık bu hareket, sadece bir dini önderin değil aynı zamanda halk adına hak ve adalet talep eden bir direnişin doğuşuydu.

Şahkulu, 1511 yılının Nisan ayında 15 bin kişilik bir kuvvetle Teke İli’ne saldırmış ve bölgeyi ele geçirmiştir. Bu beklenmedik başarı, Osmanlı yönetiminde büyük bir şaşkınlık yaratmış, bazı yöneticiler canlarını zor kurtararak bölgeden çekilmiştir. Şahkulu, o dönemde Osmanlı tahtında bulunan II. Bayezid’in öldüğüne inanıyordu. Tahtın boş kalması ve şehzadeler arasındaki savaşlar onun cesaretini daha da artırmıştı. Bu karışıklık ortamından faydalanan Şahkulu, Hamideli bölgesinde (bugünkü Burdur ve Isparta) de hakimiyet kurmuş, isyan kısa sürede Manisa’dan Tokat’a, Konya’dan Çorum’a uzanan geniş bir coğrafyada etkili olmuştur.

Şahkulu’nun nihai hedefi yalnızca sancakları ele geçirmek değil, Bursa’yı, hatta Osmanlı başkenti İstanbul’u fethetmekti. İsyanın kısa sürede geniş bir alana yayılmasında, dönemin siyasi ve toplumsal koşulları büyük rol oynamıştır. Merkezi otoritenin zayıflaması, ağır vergi yükü, yerel adaletsizlikler, mezhep ve sınıf çatışmaları, halkın devlete duyduğu hoşnutsuzluğu artırmış; isyan için elverişli bir zemin oluşturmuştur. Bu anlamda Şahkulu’nun mücadelesi yalnızca mezhepsel bir başkaldırı değil, aynı zamanda medreseli imamların yaydığı siyasi ve Sünni akıma karşı bir dönüşüm arayışıdır.

Şahkulu, Safevilerle doğrudan iş birliğine girmemiş, Selçuklu’nun kötü yönetimine isyan eden Baba İlyas gibi, geniş bir halk hareketi örgütlemiştir. Ayrıca, Osmanlı tahtını ele geçirmeyi ve yeni bir düzen kurmayı hedeflemiştir. Ancak II. Bayezid hayattaydı. 1509’daki büyük İstanbul depreminden sonra Edirne’ye çekilmiş, burada hastalığı nedeniyle devlet işlerinden uzaklaşmıştı. Buna rağmen, Teke İli üzerine sefere çıkmış ve Burdur’a kadar ilerlemiştir. Padişahın büyük bir orduyla üzerine geldiğini öğrenen Şahkulu, Karaman’a yönelmiş; bunun üzerine II. Bayezid, onu yakalama görevini Şehzade Ahmed ve Veziriazam Ali Paşa’ya devretmiştir. 2 Temmuz 1511’de Sivas yakınlarında Osmanlı ordusuyla karşı karşıya gelen Şahkulu kuvvetleri, ateşli silahlarla donatılmış yeniçerilere karşı fazla direnemeden ağır bir yenilgiye uğramıştır. Bu çatışmada Şahkulu’nun öldüğü veya Safevilere sığındığı yönünde çeşitli rivayetler bulunsa da kesin akıbeti belirsizliğini korumaktadır.

İsyanın bastırılmasının ardından II. Bayezid, isyancıların elindeki kasabaları geri almış; çok sayıda sivil ve asker cezalandırılmış, Kızılbaş Türkmenlere ağır bedeller ödetilmiştir. Ayaklanma sürecinde dört sancak beyi, dört ordu komutanı ve yaklaşık 50 bin kişi hayatını kaybetmiştir. Şahkulu İsyanı, Osmanlı’da Kızılbaşlara yönelik baskıcı politikalarının kurumsallaşmasına, Şehzade Selim’in tahta çıkış sürecinin hızlanmasına, yaklaşık yüzyıl sürecek Celali İsyanlarına ve nihayetinde 1514 Çaldıran Savaşı’na giden sürecin şekillenmesine neden olmuştur.


Alper UZUNGÜNGÖR

***

Kaynakça:

(i)O. Söyler, Derviş Bir Yolculuğa Çıkar Bir Daha Dönmemek Üzere, Timaş Yayınları, 2022.

(ii)M. Artan, Türk-İslam Düşüncesinde Mehdilik: Osmanlı Devleti’nde Şahkulu Örneği, Erişim: 01.04.2025, https://acikerisim.nevsehir.edu.tr

(iii)F. M. Emecan, Şahkulu Baba Tekeli İsyanı, Erişim: 15.05.2025, https://www.academia.edu

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ŞEYH BEDREDDİN’İN HAYATI DÜŞÜNCESİ VE ÖLÜMÜ

KIBRIS BARIŞ HAREKATI’NIN TARİHSEL ARKA PLANI GELİŞİMİ VE SONUÇLARI

KIBRIS BARIŞ HAREKATI: BİR MİLLETİN SESSİZ ÇIĞLIĞI