EMİR TİMUR



EMİR TİMUR


Emir Timur tıpkı Büyük İskender, Hannibal, Julius Sezar ve Cengiz Han gibi dünya tarihine yön veren komutanlardan birisidir. Çağatay tahtına çıktığı 1370’ten ölümüne kadar 35 yıl zaferden zafere koşmuştur. Hiç yenilgi yüzü görmeden Türkistan ve Maveraünnehir’de, Hindistan ve Harzem’de, Horasan ve Azerbaycan’da, Deşti Kıpçak ve Kafkasya’da, Orta Doğu ve Anadolu’da hâkimiyet kurmuştur. Batı seferlerinden sonra altın çağını yaşayan komşusu Çin’e sefer düzenlemişse de yoldayken ölerek yeni bir dönemi başlatmıştır.[1]

Emir Timur, Çağatay Hanlığı yönetimindeki Türkistan’da 9 Nisan 1336’da doğmuştur. Doğum yeri, Semerkant’ın Keş Kasabasıdır. Babası Çağatay Hanlığı boy beylerinden Özbek Türkü Turagay, annesi Tekine hatundur. Ana dili Doğu Türkçesidir. Özbek, Uygur ve Çinli Alimlerinden din, tarih, felsefe, coğrafya, matematik, gökbilim, tıp ve diğer ilimleri tahsil ederek kariyer basamaklarında hızla yükselmiştir. Genç yaşında katıldığı savaşlar sırasında bir ayağı topal ve bir eli çolak kalmasına rağmen hayata tutunmayı başarmıştır.[2]

Osmanlı tarihinde isminin önüne “aksak” tamlaması eklenerek sürekli küçümsenen Timur, bugün de Ankara ve Sivas Muharebelerinin olumsuz etkisiyle pek sevilmez ve Cengiz Han ile karıştırılır. Ayrıca, Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmasına neden olan 1243 tarihli Kösedağ Muharebesini kazanan Moğol ordu komutanı Baycu’nun yerine konulur. Oysaki Timur tarihi doğru kaynaklardan tarafsız okunduğunda suçlu gösterildiği olayların kendisiyle bir ilgisinin bulunmadığı anlaşılır.

Timur, kendi ağzından saltanat mücadelesini, orduyu ve devleti yönetme ilkelerini, toplum görüşünü, din anlayışını ve ideallerini anlattığı “Tüzükât” ın Melfuzât bölümünde; halkın içinden geldiğini, hiçbir zaman “Sultan”, “Han” veya “Şah” gibi unvanlar kullanmak istemediğini, isminin “tefeülle” verilişi konusunda gerekli malumatı vermiştir.[3]

Timur, genç yaştayken babasının ölümü üzerine boy beyliğine getirildiğinde Çağatay Hanlığı tahtında Cengiz’in torunlarından Yesün Temür vardı. Hanlık, iç savaşlar ve çekişmeler yüzünden dağılma sürecine girmişti.

Hanedan üyeleri arasındaki kargaşadan istifade ederek 1368’de Belh’i hâkimiyetine alan Timur, Çağatay Hanlığı tahtını ele geçirecek şekilde adımlar atmıştır. Nitekim Türkistan topraklarındaki kanlı savaşlardan sonra Semerkant’ı teslim almış, 1370’te Çağatay Hanlığı tahtına çıkmıştır. Fakat Moğol töresi gereği istemese de “Han” unvanı taşıması gerektiğinden Cengiz’in küçük yaştaki kız torunlarından birisiyle diplomatik evlilik yapmış, “Han” unvanı yerine devletin ve halkın “emiri” olmayı tercih etmiştir.

Çağatay tahtına çıktığında Cengiz’e akraba hanlarının sembolik olarak taht sürmesine izin verirken Çağatay Hanlığı’, ‘Timur İmparatorluğu’na dönüştürecek atılımları da tek tek atmıştır. Öncelikle taht çekişmelerini, kargaşa ve isyanları bastırıp birliği sağlamıştır. Almalığ’ın yerine Semerkant’ı başkent yapmıştır. Ordunun yeniden düzenlenmesi ve teçhiz edilmesinde çok akıllı davranmıştır. Bozkırın göçebesi Türk ve Moğol süvarilerinden hassa ordusu, Semerkant ve Buhara’dan getirttiği savaşçılardan muharip tümenler kurmuştur. Ayrıca Kafkas, Harzem ve Maveraünnehir’den topladığı askerlerden paralı alaylar, Hintli askerlerin kontrolünde fil birlikleri oluşturmuştur.

Kısa sürede tamamladığı hazırlıklardan sonra ordusunun başında sefere çıkmıştır. Öngörüsü, savaş deneyimi, cesareti, coğrafya bilgisi, istihbarat kaynakları ve oldukça güçlü ordusuyla karşısında duracak hiçbir kuvvet yoktu. Türkistan ve Maveraünnehir’in tek hakimi olmuş, 1371-1379 yıllarında Harzem ve Horasan topraklarını ülkesine katmıştır.

1393 yılında bugünkü İran coğrafyasında Muzafferoğulları Devleti’ni ortadan kaldırmış, yine aynı yıl Bağdat’ı (Irak) alarak Celayirlilere son vermiştir. Bu zaferlerin ardından İran, Azerbaycan ve Kafkasya’daki bütün hanlıkları ele geçirmiştir.

1395’te kadim Hazar Kağanlığı toprağı Deşt-i Kıpçak’ta hüküm süren Altın Orda üzerine ikinci seferine çıkmış ve Altın Orda Devletini de yönetimine katmıştır. 1399’da Pamir dağlarını aşarak Hindistan Delhi Sultanlığını fethetmiştir. Artık önünde zenginliği ve gelişkinliği ile cazibe merkezi durumundaki Orta Doğu ve Anadolu toprakları vardı. Bu aynı amanda Osmanlı Sultanı Yıldırım Beyazıt ile Memluk Sultanı Berkuk ve beyliklerle savaşmak demekti.

1401'de Memluk yönetimindeki Harran, Urfa, Maraş ve Ayıntap gibi önemli Anadolu kentlerini almış, Doğu Anadolu’da Karakoyunlu topraklarını zapt etmiştir. Güneydoğu Anadolu’ya ilerleyerek Artuklu Devleti’nin Mardin, Diyarbakır, Nusaybin başta olmak üzere bütün topraklarını ele geçirip batıya dönmüştür.

Kadı Burhaneddin devletinin başkenti Sivas'ı teslim aldıktan sonra tekrar güneye inerek Suriye’yi fethetmiş, Memluklerle anlaştıktan sonra Yıldırım Beyazıt’a haber göndererek Türkmen beyliklerinden aldığı toprakları terk etmesini, Celayirli Ahmet ve Karakoyunlu Kara Yusuf’un iadesini istemiştir.

Beyazıt, bu tekliflerin hiçbirisini kabul etmediği gibi Timur'a hitaben yazdığı hakaretamiz mektuplarda, Selçukludan sonra Anadolu’nun hakimi ve Türkmenlerin varisi olduğunu belirtip meydan okumuş, savaş daveti yapmıştır. Batı Anadolu’daki örgütlenmesi ve siyasi birliği muazzam olan Beyazıt, aynı şekilde doğuda güçlü olmadığı halde Timur’u hafife almıştır. Ayrıca, Anadolu beylikleri ile uzun süredir devam eden itilafı giderememiş, Memluklerle arası iyice açılmıştır.

Timur, Eretna ve Dulkadirli Beylerinin Erzincan, Kemah, Elbistan, Malatya, Darende ve Divriği gibi önemli şehirlerini zapt ederek Ankara’ya hareket etmiştir. Beyazıt ise İstanbul kuşatmasını kaldırıp, Bursa, Adapazarı ve Bolu üzerinden Ankara’ya ilerlemiştir.

Doğu ve batı Türklüğünü birbirine kırdıran savaş, Ankara’nın Çubuk Ovasında 28 Temmuz 1402 Cuma günü sabah erken saatlerde karşılıklı ok yağmuru ve Timur ordusuna ait fillerin üzerindeki neftendazların (ateş topu atan askerler) atışıyla başlamış, on dört saat sürmüştür. Savaşın sonunda Osmanlı ordusu yenilmiş, Yıldırım Beyazıt esir alınmıştır.

Zafernamesini Avrupa Krallarına gönderen Timur, Ankara savaşından sonra bir süre daha Ankara’da kalmış, Avrupalı müttefiklerin talebi üzerine Bizans’ın üzerine gitmeyip Osmanlı şehirlerinin yağmalanması, ganimet toplanması ve halkın zulüm görmesine göz yummuştur. Ankara savaşı için zamanın tarihçilerinden Nizameddini Şami “Zafername”, yine Devletşah Semerkandi ise “Tezkire” isimli eserlerinde Timur’un son ana kadar savaşı başlatmamak, Yıldırım’ın ise başlatmak için gayret gösterdiğini yazmıştır.

Burada yeri gelmişken bir diğer konuyu açıklamak gerekiyor: Timur’un Ankara savaşından önce Sivas’ta Müslüman katliamı yaptığına dair hiçbir belge yoktur. 1399’da Sivas’ta ordugâhını kuran Timur, Osmanlı adına savaşan ve çok büyük çoğunluğu gayrimüslimlerden oluşan kale muhafızlarıyla savaşmıştır. Şehri teslim aldıktan sonra Müslüman kanı dökülmesine sebebiyet veren muhafızların yaşamasına müsaade etmemiştir. Eğer Sivas’ta bir katliamdan bahsedilecekse, 1243’te Kösedağ Savaşında Anadolu Selçuklu devletini yenerek yıkılmasına neden olan Baycu Noyan komutasındaki Moğol askerlerin, Sivas muhasarasındaki ve Erzurum bölgesindeki katliamı söylenebilir.

Timur, Kahire’den Semerkant’a döndükten sonra 1404 yılının kış aylarında Çin’e hareket etmiştir. 19 Mart 1405 günü Otrar sınır şehrinde kurdurduğu han çadırında 69 yaşındayken hastalığı nedeniyle ölmüş, naaşı Semerkant’a getirilerek Guremir Türbesi’ne defnedilmiştir. Timur’un zamanında Türkistan kentleri imar edilmiş, ticaret yollarına bağlanmış, sosyal ve içtimaı hayat yeniden düzenlenmiştir. Kervansaray, yol ve köprü, Matematik ve Astronomi okulları ile Medrese ve kütüphaneler, su kanalları inşa edilmiştir. Âlimler, ilim, sanat, meslek ve zanaat sahipleri Semerkant’ta toplanmış, kültür, sanat, edebiyat ve bilim merkezleri kurulmuştur. Devletin resmi dili Çağatayca (Doğu Türkçesi) ile çok sayıda kitap yazılmış, çeviriler yapılmıştır. Timur döneminde Türk edebiyatı, bilim ve sanatı adeta Rönesans yaşamıştır. Doğu Türkçesi (Çağatayca), Fars dilinin baskısından kurtarılmış, yüksek bir kültür dili haline getirilmiştir.

Timur’un ölümünden sonra çocukları arasında taht kavgaları başlamış, bu gelişmelerin olumsuz etkisiyle zayıflayan devlet, Özbekler (Şeybani Hanedanı) tarafından 1507’de yıkılmıştır.

Alper UZUNGÜNGÖR



***

Kaynaklar:

(i) Y. Yücel, Timur’un Ortadoğu Anadolu Seferleri ve Sonuçları, TTK Yayını, 1989.
(ii) Emir Timur, Timur’un Günlüğü “Tüzükat-ı Timur”, İnsan Yayınları, 2010.

Dipnotlar:

[1] Deşt-i Kıpçak (Mangışlak/Hazar toprakları), Kafkas Dağları’nın kuzeyinde, Dinyester ile İrtiş ırmakları arasındaki bölgenin tarihsel adıdır. Kıpçak bozkırı anlamına da gelir. Hazarların, Altın Orda Devletinin ve Kıpçak Türklerinin yaşadığı bölgedir.
[2]Doğu Türkçesi günümüzde, Batı Türkistan’daki Modern Özbek Türkçesiyle ve Doğu Türkistan’da Yeni Uygur Türkçesiyle temsil edilmektedir.
[3] Kur’an’dan tefeül şöyle yapılır: bir niyet tutularak Kur’an açılır, sağ sayfada göze çarpan ilk ayetin manasından çıkan sonuç ile tefeül edilir.