CELALİ İSYANLARI (16 YY)



CELALİ İSYANLARI VE SONUÇLARI



16. yüzyılda Avrupa’da yaşanan Reform hareketleri başta olmak üzere dini, düşünsel ve ekonomik alanlarda köklü dönüşümler yaşanmaktaydı. Bu gelişmeler, dolaylı yollardan Osmanlı İmparatorluğu’nu da etkilemiş; devlet, geleneksel yapısını korumak ve bu değişim dalgasına karşı ayakta kalabilmek için yeni politikalar geliştirmek zorunda kalmıştır. Ancak bu girişimler, dini otoriteyi temsil eden ulema sınıfı ve medrese öğrencisi suhteler tarafından İslam inancına ve mevcut toplumsal düzene zarar vereceği endişesiyle ya engellenmiş ya da sınırlandırılmıştır. Bu durum, toplumsal istikrarın bozulmasına, adalet mekanizmasının zayıflamasına ve sosyal eşitsizliklerin derinleşmesine yol açmıştır. Bu atmosferde özellikle Türkmen toplulukları, kendi inançlarına ve yaşam biçimlerine daha uygun, daha adil bir düzen kurmak amacıyla kitlesel hareketlere girişmiştir.

Osmanlı arşivlerinde “Huruc Ale's Sultan” (Padişaha Karşı Ayaklanma) olarak anılan bu ayaklanmalar, halk arasında “Celali İsyanları” olarak bilinmiştir. Bu isyanlar, 16. yüzyıl başlarında Tokat yöresinde Şeyh Celal liderliğinde başlamış; siyasi, ekonomik ve sosyal boyutları bulunan bu hareket, Anadolu’da büyük yankı uyandırmıştır. Takip eden dönemde Süğlün Koca, Yenice Bey, Baba Zünnun, Kalender Çelebi gibi liderlerin önderliğindeki isyanlar Anadolu’nun farklı bölgelerine yayılmıştır. Celali İsyanları’nın en önemli özelliklerinden biri, merkezi bir örgütlenme olmadan plansız ve öngörülemez biçimde, sosyal ve ekonomik gerilimlerin yoğun olduğu yerlerde kendiliğinden ortaya çıkmasıdır.

Celali İsyanları’nın en dikkat çekici özelliği, ne zaman başlayacağı, nerede ortaya çıkacağı ya da katılımcı sayısının önceden bilinmesinin neredeyse imkânsız olmasıdır. Bu isyanlar, merkezi bir organizasyondan bağımsız, plansız fakat etkili şekilde gelişmiş; özellikle sosyal, ekonomik ve dini gerilimlerin yoğunlaştığı bölgelerde kendiliğinden patlak vermiştir. Bu anlamda Celali İsyanları, Osmanlı taşrasındaki yaygın hoşnutsuzluk ve halkın artan tepkisinin önemli bir dışavurumudur. İsyanların bastırılması genellikle iki yöntemle gerçekleştirilmiştir: Ya isyan liderlerine rüşvet, rütbe ve ayrıcalıklar verilerek sisteme entegre edilmeleri sağlanmış; ya da kanlı askeri müdahalelerle şiddetle bastırılmıştır.

İlk Celali İsyanı, 1519’da Bozok sancağına bağlı Tokat’ta Şeyh Celal’in önderliğinde başlamış, ağır vergi yükü altında ezilen binlerce çiftçinin katılımıyla bir yıl sürmüş, şeyhin idamı ve cesedinin kale burçlarından sallandırılmasıyla son bulmuştur.

1525’ten itibaren Süğlün Koca, Yenice Bey, Baba Zünnun, Veli Halife ve Karaisalı gibi liderlerin isyanları, İç Anadolu’dan Tarsus’a yayılarak devam etmiştir. Bu isyanlar, mültezimlerin uyguladığı ağır vergilerle tetiklenmiş; bazıları zamanla saltanat davasına dönüşerek şiddetlenmiş ve askeri güçle bastırılmıştır.

1527’de Güneydoğu Anadolu’da Kalender Çelebi önderliğinde başlayan ayaklanmaya binlerce Türkmen katılmış, yerel yöneticilerin keyfi uygulamalarına karşı güçlü tepki gösterilmiştir. Bu isyan, devletin Bektaşi şeyhine yüksek miktarda bağış ve rüşvet vermesiyle engellenmiştir.

II. Selim döneminde medrese mezunu işsiz suhtelerin isyanları Anadolu’nun dört bir yanını sarmış, ancak 1555 Amasya Antlaşması sonrası sona ermiştir. II. Murat döneminde Köroğlu Ruşen, Bolu ve Gerede bölgesinde hakimiyet kurmuş, öldüğü güne kadar bölgeyi kontrol etmiştir.

1596’da Urfa’dan Ege’ye yayılan Karayazıcı Halim ve Deli Hasan ayaklanmaları, padişahın Celali liderlerine devlet hizmetleri vermesiyle durdurulabilmiştir. 1603 sonrası Anadolu’da patlak veren isyanlar, 1610’da Sadrazam Kuyucu Murat Paşa tarafından kanlı şekilde bastırılmıştır.

1622’de Erzurum beylerbeyi Abaza Mehmet Paşa’nın İstanbul’a yürüyüşü yeni bir isyan dalgası oluşturmuş, 1628’de IV. Murat ile anlaşarak Bosna beylerbeyliği görevine atanmasıyla son bulmuştur. I. İbrahim döneminde Sivas, Isparta ve Niğde bölgelerinde çıkan isyanlar da padişahın Celali liderlerine üst düzey görevler vermesiyle kontrol altına alınmıştır. IV. Mehmet döneminde ise Celali isyanları, liderlerin ordunun emrinde görev almalarıyla sona ermiştir.

Celali İsyanlarının nedenleri, Osmanlı toplumunun çok katmanlı krizlerinden kaynaklanmıştır. 16. yüzyılın sonlarından itibaren ağırlaşan ekonomik buhran, tarımsal üretimin düşmesi, nüfus artışı ve savaşların maliyetiyle birlikte vergi yükü halkı bunaltmıştır. Tımarlı sipahiler ve sekbanların kontrolden çıması, artan eşkıyalık, can güvenliği sorunları ve ağır vergiler, özellikle çiftçileri çaresiz bırakmıştır. Borç ve ölüm tehdidiyle karşı karşıya kalan köylüler topraklarını terk etmek zorunda kalmış, “çiftbozan vergisi” ödemeyi göze almıştır.

Bu süreçte on binlerce insan yaşamını yitirmiş, köyler ve kasabalar yağmalanmış, yakılmış ve işsiz kalan kitleler şehirlere göç etmiştir. Ticaret durma noktasına gelmiş, vergi gelirleri azalmış, kıtlık ve fiyat artışları baş göstermiştir. Yersiz yurtsuz kalan halk ya eşkıyaya katılmış ya da sınır kalelerinde ve donanmada gönüllü asker olmuştur. Terk edilen topraklar mültezimler ve yerel güç sahiplerinin eline geçmiş, böylece Selçuklu’dan miras kalan arazi sistemi yerini 16. yüzyılda malikane, 18. yüzyılda ise ayan sistemine bırakacak olan köy feodalizminin temellerine terk etmiştir. Bu dönüşüm, tarım yapısını olduğu kadar toplumsal sınıf ilişkilerini de derinden sarsmıştır.


Alper UZUNGÜNGÖR


***

Kaynaklar:

(i)Doğukan Bozkurt, Osmanlı Anadolu’sunda Büyük Buhran Celali İsyanları ve Yaklaşımlar, Makale, Erişim:25.04.2020 (https://www.academia.edu/).

(ii)Fatma Acun, Celali İsyanları, Makale, Erişim Tarihi:25.04.2020 (https://www.academia.edu/).

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ŞEYH BEDREDDİN’İN HAYATI DÜŞÜNCESİ VE ÖLÜMÜ

KIBRIS BARIŞ HAREKATI’NIN TARİHSEL ARKA PLANI GELİŞİMİ VE SONUÇLARI

KIBRIS BARIŞ HAREKATI: BİR MİLLETİN SESSİZ ÇIĞLIĞI